Elbirliğiyle Mülkiyet | Ortaklığı Koruma Eylemleri | Ecrimisil | Terekeye Temsilci

Elbirliğiyle Mülkiyet | Ortaklığı Koruma Eylemleri | Ecrimisil | Terekeye Temsilci

avukat company

ELBİRLİĞİYLE MÜLKİYET 

ORTAKLIĞI KORUMA EYLEMLERİ

 Y.3.HD E.2011/18428 K.2012/1370 T.23.01.2012

ÖZET:Elbirliğiyle mülkiyette ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı  bulunmaktadır. Bu nedenle ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunludur.Ancak, ortaklığa ilişkin hakların koruma eylemleri her bir ortak tarafından tek başına yapılabilir.

      Davada, Kozan ilçesi 372 ada 5-6 parseller üzerinde murislerinden kalan yerlerin kira gelirlerinden hisselerine düşen miktarın davalı tarafından verilmediği ileri sürülerek geçmiş beş yıl için 7.500.00 TL. ecrimisilin tahsili istenilmiş, mahkemece, davalı tarafından kira bedellerinin alındığının ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm, süresinde davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.

     Dava konusu 372 ada 6 parsel A.B’e ve 5 parselin ½ hissesi ise davacının annesine ait olup iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabidir.

     4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ‘‘Miras Ortaklığı’’ başlıklı 640. maddesi:

     ‘‘Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.

     Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

     Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.

     Mirasçılardan her biri terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır…’’ hükmünü içermektedir.

     Aynı Kanun’un 701 ve devam eden maddelerine göre tereke elbirliği (iştirak) mülkiyetine tabidir.

     Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada gösterilen sözleşmeler uyarınca, aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.

     Medeni Kanun’un 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir değişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke Medeni Kanun’un 701. maddesinde ‘‘… Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti elbirliği mülkiyetidir.

     Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır…’’ biçiminde yer almıştır.

     Bu itibarla elbirliği (iştirak) halinde mülkiyette, ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Yasada veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunludur.

     Medeni Kanun’un 702/2.maddesi ‘‘… Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir…’’ hükmünü getirmiştir.

     Ne var ki bu kural, uygulamada yumuşatılarak, 11.10.1982 tarih, 1982/32 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla bir ortağın tek başına dava açabileceği; ancak, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir.

     Medeni Kanun’un 702/4. maddesinde ‘‘…ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır…’’ hükmü öngörülmüştür.

     4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmeden önce elbirliği ile (iştirak halinde) mülkiyet 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 581.maddesinde düzenlenmişti. Ancak uygulamada karşılaşılan bazı güçlüklerin giderilmesi için yeni düzenlemede Medeni Kanun’un 640.maddesine ‘‘Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır’’ hükmünü içeren dördüncü fıkra eklenmiştir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi, mirasta terekenin tabi olduğu elbirliği mülkiyetine yöneltilen en güçlü eleştiri, birlikte hareket etme zorunda olmaları nedeniyle mirasçıların bireysel olarak terekedeki hakların korunması amacıyla hareket edememeleriydi. Maddeye eklenen dördüncü fıkra, bu eksikliği giderme amacına yönelik olarak getirilmiştir.

      Buna göre, olağan koruma eylemleri ve buna bağlı olarak onarımlar, mahsullerin toplanması bozulacak satılması, acele olarak yapılması zorunlu bulunan işlemin yerine getirilmesi ile istihkak,

elatmanın önlenmesi, tapu sicilinde hak sahipliğinin saptanması gibi taksimi mümkün olmayan talepler, ortaklardan her biri tarafından dava yoluyla ileri sürülebilir.

      Terekeye ait haklar üzerinde tasarruf söz konusu ise ortakların oybirliği ile karar vermeleri Medeni Kanun’un 702/2.maddesinin açık hükmü gereği olduğuna göre, tasarruf işlemi niteliğindeki zilyetliğe dayalı tescil davasında da tüm mirasçıların birlikte hareket etmeleri suretiyle birlikte dava açmaları veya terekeye temsilci ataması ve bu yolla davanın yürütülmesi gerekir. Ancak   bir mirasçı özellikle acele hallerde; miras şirketinin menfaatini korumak için, bütün mirasçılar adına, yalnız başına yürütemez. Davayı bütün mirasçıların birlikte yürütmesi gerekir. O halde, mahkeme bir mirasçının açtığı bir davayı hemen reddedemez, diğer mirasçıların davaya katılımlarının sağlanması, muvafakatının alınması veya terekeye temsilci tayin ettirmesi için davacıya uygun süre verilmelidir.

     Mahkemece, davada taraf olabilme yeteneğinin dava şartlarından olduğu, bu hususun mahkemece resen göz önünde tutulacağı göz ardı edilerek; yukarıda ayrıntısı ile açıklanan eksiklikler tamamlanmadan işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru olmayıp, usul ve yasaya da aykırıdır.

      Bu ihbarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 23.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Benzer Yazılar:

Yorum yapın