Trafik Kazası | Tazminat Davası

Trafik Kazası | Tazminat Davası

avukat

T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2013/12130

K. 2014/6187

T. 18.3.2014

• RÜCUEN TAZMİNAT DAVASI (Teselsül Hükümleri Uyarınca İlk Peşin Sermaye Değerli Gelirin Yarısı ile Masraflardan Tüm Davalıların Müştereken Müteselsilen Sorumlu Olduğu – İlk Peşin Sermaye Değerli Gelirin Kalan Yarısından ise İşverenin Sorumlu Olması Gerektiği)

• TRAFİK KAZASI (Rücuen Tazminat Davası – Teselsül Hükümleri Uyarınca İlk Peşin Sermaye Değerli Gelirin Yarısı ile Masraflardan Tüm Davalıların Müştereken Müteselsilen Sorumlu Olduğu)

• KUSUR RAPORU (Rücuen Tazminat Davası – İlk Peşin Sermaye Değerli Gelirin Kalan Yarısından ise İşverenin Sorumlu Olması Gerektiği)

• MÜŞTEREK MÜTESELSİL SORUMLULUK (Rücuen Tazminat Davası – Teselsül Hükümleri Uyarınca İlk Peşin Sermaye Değerli Gelirin Yarısı ile Masraflardan Tüm Davalıların Müştereken Müteselsilen Sorumlu Olduğu)

5510/m.21,23

ÖZET : Dava; trafik kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin işveren ile kazaya sebep olan sürücü ve araç işletenden tahsili istemine ilişkindir. Hükme esas alınan kusur raporunda davalı işverenin %30, üçüncü kişi olan diğer davalıların %70 oranında kusurlu olduğu, sigortalının kusurunun bulunmadığı, davalıların toplam %100 kusurlu olmalarına göre; teselsül hükümleri uyarınca ilk peşin sermaye değerli gelirin yarısı ile masraflardan tüm davalıların müştereken müteselsilen sorumlu oldukları, ilk peşin sermaye değerli gelirin kalan yarısından ise işverenin sorumlu olması gerekmektedir. Mahkemece; maddi ve hukuki esaslar uyarınca davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.

DAVA : Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : Dava; 09.06.2010 tarihli trafik kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin işveren ile kazaya sebep olan sürücü ve araç işletenden tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanunun 23 ve 21/4. Maddeleridir.

5510 sayılı Kanunun süresinde bildirilmeyen sigortalılıktan doğan sorumluluk bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 23’üncü maddesi hükmüne göre; sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce iş kazası meslek hastalığı ve hastalık meydana gelmiş ise, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken her türlü masraflar ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri, 21 inci maddenin birinci fıkrasında yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın işverene ödettirilecektir.

Sözü edilen madde ile; işverenin kaçak işçi çalıştırmasının önlemesi amaçlanmış olup, maddenin düzenleniş şeklinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 23’üncü maddeye göre işverenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk ilkesine dayanır. Zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemiş ise, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının tamamından sorumlu tutulması gerekir. Öte yandan; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 51’inci maddesindeki; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” ve 52’nci maddesindeki “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” hükümleri gözetilerek, zarar gören(sigortalının) müterafik kusurları da nazara alınarak söz konusu maddeler kapsamında Hâkim tarafından takdir edilecek uygun bir indirimin yapılması gereği de göz önünde bulundurulmalıdır.

Anılan Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası, üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilebilecektir.

Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur.

İş kazası, meslek hastalığı ve hastalığın üçüncü kişinin kusuru sonucunda meydana gelmesi halinde rücu edilecek miktar ise; sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemelerin tümünün, bağlanacak gelirlerin ise başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, kusur karşılığından oluşmaktadır.

Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla sebebiyet vermeleri halinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62’nci (818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 50 ve 51) maddeleri uyarınca teselsül hükümlerine göre birlikte sorumlulukları söz konusu olacaktır. Bu halde, Türk Borçlar Kanunu’nun 62’inci maddesi uyarınca kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkı baki kalmak koşuluyla, her bir sorumlu yönünden kusurlarına düşen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına hükmedilebilecektir.

İşverene 5510 sayılı Kanunun 23; üçüncü kişiye ise aynı kanunun 21/4’üncü maddesine dayanılarak Borçlar Kanunu’nun 61 ve devamı maddelerinde düzenlenen teselsül hükümleri doğrultusunda dava açıldığı hâllerde, birlikte sorumlu olanların müşterek kusurla hareket etmemiş olmaları nedeniyle, kusurlu üçüncü kişinin, 5510 sayılı Kanunun 21/4’üncü maddesine uygun olarak, kusur sorumluluğu dâhilinde ilk peşin sermaye değerinin yarısından sorumlu olacağı, münhasıran 23’üncü maddeden kaynaklanan sorumluluğun ise işverene ait olacağı göz önünde tutulmalıdır.

Davaya konu somut olaya gelince; hükme esas alınan kusur raporunda davalı işverenin %30, üçüncü kişi olan diğer davalıların %70 oranında kusurlu olduğu, sigortalının kusurunun bulunmadığı, sigortalıya bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin 88.802,33 TL, masraf toplamının 4.595,47 TL olduğu, davalıların toplam %100 kusurlu olmalarına göre; teselsül hükümleri uyarınca ilk peşin sermaye değerli gelirin yarısı ile masraflardan (48.996,64 TL’den) tüm davalıların müştereken müteselsilen sorumlu oldukları, ilk peşin sermaye değerli gelirin kalan yarısından (44.401,16 TL’den) ise işverenin 23’üncü madde hükmü uyarınca sorumlu olması gerekmektedir.

Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar uyarınca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde eksik rücu alacağının hüküm altına alınmış olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Benzer Yazılar:

Yorum yapın