Anayasal Şikayet Hakkı | Hak Arama Özgürlüğü

Anayasal Şikayet Hakkı | Hak Arama Özgürlüğü

 avukat avukat lawyer

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2013/7602

K. 2014/4098

T. 11.3.2014

• MANEVİ TAZMİNAT DAVASI (Haksız Şikayetten Kaynaklanan – Şikayet İçin Yeterli Emare Olması Nedeniyle Davalının Anayasal Şikayet Hakkını Kullandığı Sonucuna Varılarak İstemin Tümden Reddine Karar Verilmesi Gerektiği/Davalının Şikayet Hakkını Hukuka Uygun Kullanmadığının Kabulünün Hatalı Olduğu)

• HAKSIZ ŞİKAYET (Davalı Avukatın Mahkeme Dosyalarında Esas Hakkında Karar Verildiği Gerekçesiyle İşi Biten İcra Müdürlüğü Dosyalarının Müdürlüğe İadesini Talep Ettiği/Davacının Dosyaların Henüz İşi Bitmediği Gerekçesiyle İadeden Kaçındığı/Şikayet İçin Yeterli Emare Olduğu – İstemin Tümden Reddi Gerektiği)

• ANAYASAL ŞİKAYET HAKKI (Manevi Tazminat/Davalının Mahkeme Dosyalarında Esas Hakkında Karar Verildiği Gerekçesiyle İşi Biten İcra Müdürlüğü Dosyalarının Müdürlüğe İadesini Talep Ettiği/Davacının İadeden Kaçındığı – Şikayet İçin Yeterli Emare Olduğundan Davalının Anayasal Şikayet Hakkını Kullandığı)

• KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI (Haksız Şikayetten Kaynaklanan Manevi Tazminat İstemi – Şikayet İçin Yeterli Emare Olması Nedeniyle Davalının Anayasal Şikayet Hakkını Kullandığı Sonucuna Varılarak İstemin Tümden Reddi Gerektiği)

4721/m.24,25

ÖZET : Dava, haksız şikayetten kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Davaya konu olayda; davalı avukat, İcra Hukuk Mahkemesi dosyalarında esas hakkında karar verildiği gerekçesiyle işi biten icra müdürlüğü dosyalarının icra müdürlüğüne iadesini talep etmiş, davacı da dosyaların henüz işi bitmediği gerekçesiyle iadeden kaçınmıştır. Bunun üzerine davalı vekil olarak işlerini takip ettiği müvekkili adına sözkonusu şikayet dilekçelerini Adalet Komisyonu Başkanlığı’na ve Cumhuriyet Savcılığı’na vermiştir. Bu durumda, yerel mahkemece şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalının Anayasal şikayet hakkını kullandığı sonucuna varılarak, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet hakkını hukuka uygun kullanmadığı gerekçesiyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

DAVA : Davacı A. A. Y. tarafından, davalı M. Ç. aleyhine 28/11/2011 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 01/02/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, haksız şikayetten kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece açılan davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, kendisinin adliyede zabıt katibi olduğunu, davalının ise vekil olarak takip ettiği icra müdürlüğü takip dosyalarının icra hukuk mahkemesi dosyası içinde olduğunu ve icra müdürlüğünde işlem yapılması için müdürlüğe iadesini istediğini, kendisinin veremeyeceğini söylemesi üzerine hakkında Adalet Komisyonu Başkanlığı’na ve Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu, savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına, disiplin amirinin de disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verdiğini iddia ederek uğranılan manevi zararın davalıdan tazminini talep etmiştir.

Davalı, şikayet hakkını kullandığını, davacının sürekli kalem işlemlerinde zorluk çıkardığını beyanla davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davalı taraf ilgili kurumlara sunmuş olduğu şikayet dilekçesinde gerekçe olarak söz konusu dosyaların işlemden kalkma tehlikesinin olduğunu belirtmiş ise de, incelenen dosyalardan, böyle bir durumun olmadığı anlaşıldığından açılan davanın reddine karar verilmiştir.

Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.

Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.

Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.

Davaya konu olayda; davalı avukat, İcra Hukuk Mahkemesi dosyalarında esas hakkında karar verildiği gerekçesiyle işi biten icra müdürlüğü dosyalarının icra müdürlüğüne iadesini talep etmiş, davacı da dosyaların henüz işi bitmediği gerekçesiyle iadeden kaçınmıştır. Bunun üzerine davalı vekil olarak işlerini takip ettiği müvekkili adına sözkonusu şikayet dilekçelerini Adalet Komisyonu Başkanlığı’na ve Cumhuriyet Savcılığı’na vermiştir. Bu durumda, yerel mahkemece şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalının Anayasal şikayet hakkını kullandığı sonucuna varılarak, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet hakkını hukuka uygun kullanmadığı gerekçesiyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 11.03.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.

Benzer Yazılar:

Yorum yapın