Usul Ekonomisi İlkesi | Avukat Bedriye İclal Poyraz

Usul Ekonomisi İlkesi | Avukat Bedriye İclal Poyraz

 

 

USUL  EKONOMİSİ  İLKESİ

             Hukuk yargılamasına egemen olan ilkelerden birisi de usul ekonomisi ilkesidir. Makul sürede ve güvenli, ucuz şekilde, aynı zamanda da isabetli olarak hükme ulaşmayı hedefleyen ilkedir. Makul sürede yargılanma, hükme zamanında ulaşmayı sağlayarak hem zaman hem de masraf bakımından aşkınlığı engellemektedir. Ancak bu durum hızlı muhakeme anlamında değildir. Yani makul sürede yargılanmayı, hızlı muhakeme ile aynı anlamda değerlendiremeyiz. Yargılamanın uygun, az masraf ile yürütümü hakların korunması noktasında, yine bireylerin mahkemelere başvurmaları bakımından önemlidir. Zira maliyetin yüksek olması bireyler ve mahkemeler arasında ciddi bir ekonomik ve mali engel oluşturacaktır, bu durum da duruşma hakkından vazgeçmeye dahi neden olabilir. Usul ekonomisi ilkesi, tüm bu açıklamalar nazara alındığında muhakemenin makul süre içerisinde ve gereksiz harcamalar olmadan, isabetli şekilde hükme ulaşmak bakımından önemli olduğunu göstermektedir. Usul ekonomisi ilkesi bakımından uygulamada da ön inceleme duruşmasıyla tüm bu hususların hedeflendiğini söylememiz mümkündür.

                                                                                Avukat Bedriye İclal Poyraz

Benzer Yazılar:

“Usul Ekonomisi İlkesi | Avukat Bedriye İclal Poyraz” üzerine bir yorum

  1. Sayın Poyraz,
    Sizin de gayet güzel açıkladığınız “usul ekonomisi” evrensel bir kural olup Davaların (maddi gerçekliğe uygun olarak) çabuk, ucuz, basit, her türlü bürokratik engelden uzak ve adil (bütün tarafları tatmin eden) bir yargılama sonucunda çözümlenmesini öngören evrensel hukuk ilkesidir.

    Sizin mesleğiniz olduğu için sıkça karşınıza çıkan Anayasamızın 141. maddesinin 4. fıkrasında dayanağını bulan bu ilke, tavzihi itibarı sadece yargı erkini ilgilendiren bir ilke olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Sav, savunma, karar diyebileceğimiz yargılamada; yargılamanın ajanları olarak tabir edebileceğimiz müdafii, tanık, sanık ya da davacı, davalı vb. nu da ilgilendirmez mi bu ilke?

    Aydınlatmanız mümkün mü?

    Saygılarımla

Yorum yapın