ABDULLAH YILDIZ – TÜRKİYE DAVASI
35164/05
Strazburg
26 NİSAN 2011
İKİNCİ DAİRE
KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ
İşbu karar AİHS’nin 44/2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecektir. Şekli düzeltmelere tabi olabilir.
USUL
Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan 35164/05 no’lu davanın nedeni, Abdullah Yıldız (“başvuran”) adlı Türk vatandaşının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne 31 Ağustos 2005 tarihinde, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin (“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin – AİHS”) 34. maddesi uyarınca yapmış olduğu başvurudur.
OLAYLAR DAVANIN KOŞULLARI
1981 doğumlu başvuran Tokat’ta ikamet etmektedir.
Zorunlu askerlik görevini yerine getirirken başvuran yaralanmıştır. Akabinde, orduda görev yapmak için tıbbi olarak elverişsiz olduğu bildirilmiş ve bu nedenle terhis edilmiştir.
Daha sonra başvuran Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) maluliyet maaşı talebinde bulunmuştur. SGK’nın bu talebi reddetmesi üzerine, başvuran, maluliyet maaşım reddeden SGK kararının iptali için Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde dava açmıştır.
14 Nisan 2005 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, başvuranın maluliyetiyle orduda yerine getirdiği görev arasında illiyet bağı tespit edilemediğine hükmederek başvuranın talebini reddetmiştir. Karamı verilmesinden önce mahkemeye sunulan AYİM Başsavcısı’nın yazılı görüşü, başvurana bildirilmemiştir.
9 Haziran 2005 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, başvuranın karar düzeltme talebini zamanaşımı nedeniyle reddetmiştir.
HUKUK
I. AİHS’NİN 6/1 MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI
Başvuran, AİHS’nin 6/1 maddesinde güvence altına alınan silahların eşitliği ilkesine aykırı olarak, yargılama sırasında Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne sunulan Başsavcının yazılı görüşlerinin kendisine bildirilmediğinden şikayetçi olmuştur.
Hükümet iç hukuk yollan tüketilmediğindefı, sözkonusu şikâyetin, AİHS’nin 35/1 maddesi uyarınca kabul edilemez olarak ilan edilmesini talep etmiştir. Hükümet, başvuranın sözkonusu şikayeti ne Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin dikkatine sunduğunu ne de bu mahkemeden Başsavcının yazılı görüşünü talep ettiğini savunmuştur.
AİHM, Miran – Türkiye (43980/04) davasında benzer bir ön itirazı reddetmiştir. Sözkonusu davada aksini gerektirecek hiçbir sebep görmediğinden Hükümet’in itirazını reddeder.
AİHM bu şikayetin AİHS’nin 35/3 maddesi çerçevesinde açıkça dayanaktan yoksun olmadığı sonucuna varır. Ayrıca diğer bakımlardan da kabuledilemez olmadığını kaydeder. Bu nedenle şikayetin kabuledilebilir olduğunu belirtir.
Esasa ilişkin olarak, Hükümet, başvurana Başsavcının yazılı görüşünü de içeren dava dosyasını inceleme fırsatı verildiğini savunmuştur. Ayrıca Başsavcının görüşünün mahkeme kararında hiçbir etkisi olmadığını ve savcıların idari yargılamadaki rolünün ceza yargılamasındakinden farklı olduğunu savunmuştur.
AİHM, daha önceki davalarda Hükümetin benzer iddialarını inceleyip reddettiğini ve AİHS’nin 6/1 maddesinin ihlal edildiğini tespit ettiğini gözlemler (bkz. diğerlerinin arasında, Miran, yukarıda anılan; Yavuz Selim Karayiğit – Türkiye, 45874/05 ve Biçer – Türkiye, 21316/05). AİHM, somut davada farklı bir sonuca ulaşmasını sağlayacak ikna edici hiçbir tespit ve delilin Hükümet tarafından sunulmadığı kanaatindedir.
Dolayısıyla Başsavcının yazılı görüşlerinin başvurana iletilmemesi nedeniyle AİHS’nin 6/1 maddesi ihlal edilmiştir.
II. AİHS’NİN DİĞER MADDELERİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI
Başvuran, AİHS’nin 6/1 maddesine dayanarak; idarenin Askeri Yüksek İdare Mahkemesine gönderdiği gizlilik dereceli belgelere erişimi olmamasından, bu mahkemenin oluşumu itibariyle bağımsızlık ve tarafsızlıktan yoksun olmasından, AYİM kararlarının temyizinin mümkün olmamasından, davaya bu mahkemenin hangi dairesinin bakacağının önceden bilinmesinin mümkün olmamasından ve AYİM kararlarının hatalı ve yeterince gerekçelendirilmemiş olmasından şikayetçi olmuştur. Ayrıca iddialarına daha fazla dayanak sunmaksızın, yukarıda belirtilen hususlar temelinde, AİHS’nin 8/2,13, 17 ve 18. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
AİHM, elinde bulunan deliller ışığında ve şikâyet konusu hususların kendi yetki alanında bulunduğu kadarıyla bunların AİHS ve Protokollerinde güvence altına alman hak ve özgürlüklerden herhangi birinin ihlalini ortaya çıkardığım tespit etmemiştir (Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bağımsız ve tarafsızlığına ilişkin şikayetle ilgili olarak, bkz. Yavuz ve Diğerleri – Türkiye, 29870/96; temyiz usulüne, dairelerin belirlenmesi ve gizlilik dereceli belgelere erişime ilişkin şikayetlerle ilgili olarak bkz. Karayiğit, yukarıda anılan; ulusal mahkemenin verdiği kararın hatalı olduğu ve yeterince gerekçelendirilmiş olmadığına ilişkin şikayetle ilgili olarak, bkz. Garcia Ruiz – İspanya [BD], 30544/96 ve Skorik – Ukrayna, 32671/02).
Dolayısiylâ başvurunun bu kısmı açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle, AİHS’nin 35. maddesinin 3. ve 4. fıkralarıyla uyumlu olarak reddedilmelidir.
III. AİHS’NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI
Başvuran maddi tazminat olarak 20.000 Euro ve manevi tazminat olarak 15.000 Euro talep etmiştir. Ayrıca hiçbir destekleyici belge sunmaksızın AİHM önünde yaptığı mahkeme masrafları için 5.000 Euro talep etmiştir.
Hükümet dayanaksız olduğu gerekçesiyle başvuranın taleplerine itiraz etmiştir.
AİHM, tespit edilen ihlal ile meydana geldiği iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı görememekte olup, bu talebi reddeder. Manevi zarara uğrandığı iddiasına ilişkin olarak ise, tespit edilen ihlalin sadece tekniksel nitelikte olması nedeniyle AİHS’nin 6/1 maddesinin ihlal edildiği tespitiyle yeterince tazmin edildiği kanaatindedir (bkz. Meral – Türkiye, 33446/02 ve Biçer, yukarıda anılan).
AİHM, mahkeme masraflarıyla ilgili olarak başvuranın talebine ilişkin belgeye dayalı delil sunmadığı gerekçesiyle bu başlık altında ödeme yapılmamasına hükmetmiştir.
AİHM YUKARIDAKİ GEREKÇELERE DAYANARAK,
1. Oybirliğiyle; AYİM önündeki yargılama sırasında başsavcının yazılı görüşlerinin başvurana tebliğ edilmemesine ilişkin olarak AİHS’nin 6/1 maddesine dayalı şikâyetin kabuledilebilir, başvurunun kalan kısmının ise kabuledilemez olduğuna;
2. Oybirliğiyle; AİHS’nin 6/1 maddesinin ihlal edildiğine;
3. Üçe karşı dört oyla, ihlal tespitinin uğranmış olabilecek manevi zararlar açısından yeterli tazmin sağladığına’,
4. Üçe karşı dört oyla, başvuranın adil tazmin taleplerinin kalan kısmının reddine,
KARAR VERMİŞTİR.
İşbu karar İngilizce hazırlanmış, AİHM İç Tüzüğü’nün 77. maddesinin 2. ve 3. fıkraları uyarınca 26 Nisan 2011 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiştir.