T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/24857
K. 2011/15629
T. 26.5.2011
• KIDEM TAZMİNATI ( Davacı Davalı Bakanlığın Devlet Konukevi İşyerinde Aşçı Yardımcısı Olarak Çalıştığı – İş Akdini Emeklilik Nedeniyle Kendisi Feshettiği/Anlaşmazlığın Çözüm Yerinin İdari Yargı Olduğu )
• GÖREV ( Kıdem Tazminatı ve Yıllık İzin Alacaklarının Ödetilmesi İstemi – Davacı Davalı Bakanlığın Devlet Konukevi İşyerinde Aşçı Yardımcısı Olarak Çalıştığı – İş Akdini Emeklilik Nedeniyle Kendisi Feshettiği/Anlaşmazlığın Çözüm Yerinin İdari Yargı Olduğu )
• İŞ AKTİNİN EMEKLİLİK NEDENİYLE FESHİ ( Davacı Davalı Bakanlığın Devlet Konukevi İşyerinde Aşçı Yardımcısı Olarak Çalıştığı – İş Akdini Emeklilik Nedeniyle Kendisi Feshettiği/Anlaşmazlığın Çözüm Yerinin İdari Yargı Olduğu )
KHK-233/m.3
657/m.4, 89
2547/m.34
4857/m.1, 4
5521/m.1
ÖZET : Davacı, kıdem tazminatı ve yıllık izin alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesinde iş mahkemelerinin görevi, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi” olarak belirlenmiş olmakla, sözleşmeli personel olarak çalışanın talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir.
Somut olayda; davacı davalı Bakanlığın A… Devlet Konukevi işyerinde aşçı yardımcısı olarak çalışmaktadır. İş akdini emeklilik nedeniyle kendisi feshetmiştir. Dosya arasına getirtilen taraflar arasındaki sözleşmeden davacının sözleşmeli personel olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda açıklanan ilkeler doğrultusunda anlaşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olması sebebiyle dava dilekçesinin yargı yolu yanlışlığı nedeniyle reddi gerekir.
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı ve yıllık izin alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi F. Uçuk Keçeli tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı emeklilik sebebiyle iş akdini kendisinin feshettiğini, ücrete yılda 112 günlük ücreti karşılığı ilave tediye ile ikramiye tutarının ücrete ilave edilerek kıdem tazminatına esas ücretin belirlenmesini belirterek kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, iş mahkemelerinin görevli olmadığını ve davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresinde davalı tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 1. maddesinin 2. fıkrası ve 4. maddesinde belirtilen ayrık durumlar dışında kalan bütün işyerlerinde, işverenler ile işveren vekillerine ve çalışma şekline bakılmaksızın işçilere bu Kanun’un uygulanacağı belirtilmiştir.
Sorun daha çok statü hukukuna tabi kamu çalışanları ile yine kamuda çalışan işçiler arasındaki ayrım noktasında ortaya çıkmaktadır. T.C. Anayasasının 128. maddesi, “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” şeklindedir.
657 sayılı yasanın 4. maddesinde ise kamu hizmetlerinin memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle görüleceği hükme bağlanmıştır. Aynı Kanun’un ( A ) bendinde mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler bu Kanun’un uygulanmasında memur sayılacağı ayrıca maddede sözü edilen kurumlar dışındaki kurumlarda genel politika tespiti, araştırma, planlama, programlama, yönetim ve denetim gibi işlerde görevli ve yetkili olanların memur oldukları belirtilmiştir.
Memur, sözleşmeli personel ve işçinin ortak noktası ücret karşılığı bağımlı çalışmalarıdır. Memur genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde görevlendirilir. İşe alınması “atama” idari işlemiyle olur.
Yine memurların çalışma koşulları, hakları, ödev ve sorumlulukları ve memurluğun sona ermesi önceden yasa ile kesin olarak belirlenmiştir. Bu konularda memur ile onu atayan idare arasında farklı bir uygulamanın kararlaştırılması söz konusu olmaz.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/B maddesinde ise, “kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti” yapanların sözleşmeli personel oldukları açıklanmıştır.
399 Sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 s. . Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 3. maddesinde teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürüleceği belirtilmiştir. Anılan maddenin ( b ) bendinde, “Teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda, devlet tarafından tahsis edilen kamu sermayesinin karlı, verimli ve ekonominin kurallarına uygun bir şekilde kullanılmasında bulunduğu teşkilat, hiyerarşik kademe ve görev unvanı itibariyle kuruluşunun karlılık ve verimliliğini doğrudan doğruya etkileyebilecek karar alma, alınan kararları uygulatma ve uygulamayı denetleme yetkisi verilmiş asli ve sürekli görevler genel idare esaslarına göre yürütülür. Teşebbüs ve bağlı ortaklıkların genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevleri; genel müdür, genel müdür yardımcısı, teftiş kurulu başkanı, kurul ve daire başkanları, müessese, bölge, fabrika, işletme ve şube müdürleri, müfettiş ve müfettiş yardımcıları ile ekli 1 sayılı cetvelde kadro unvanları gösterilen diğer personel eliyle gördürülür. Bunlar hakkında bu Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen hükümler dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır” şeklinde kurala yer verilerek, anılan kurumlarda çalışanlar bakımından memur kavramı ortaya konulmuş ve ( c ) bendinde ise, “ ( b ) bendi dışında kalan sözleşmeli personel, teşebbüs ve bağlı ortaklıkların genel idare esasları dışında yürüttükleri hizmetlerinde bu Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde akdedilecek bir sözleşme ile çalıştırılan ve işçi statüsünde olmayan personel” sözleşmeli personel olarak ifade edilmiştir.
Bu anlatıma göre, 657 sayılı Yasanın 4/B maddesinde açıklanan işlerde, özel bir meslek bilgisi ve uzmanlığı olan kişilerin, Bakanlar Kurulu Kararı ile geçici olarak çalıştırılan ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/b maddesi uyarınca genel idare esaslarına göre hizmet yürüten memur ve işçi sayılmayan çalışanlar sözleşmeli personel olarak ifade edilmelidir. 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye göre sözleşmeli personele de 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu uygulanır. Ayrıca 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de Kamu İktisadi Teşebbüslerinde sözleşmeli personel çalıştırılmasının esasları belirlenmiştir.
Sözleşmeli personel de kural olarak sosyal güvenlik sistemi açısından memurlar gibi Emekli Sandığına tabidir. Ancak Kamu İktisadi Teşebbüslerinde çalışanlar açısından işçilikten sözleşmeli personel statüsüne geçiş veya daha önce sözleşmeli personel olarak görev yapmış olanların bir süre sonra işçi olarak çalıştırılmaya başlandığı uygulamalarla karşılaşılmaktadır. Bu durumda daha önce işçi olarak çalışan ve Sosyal Sigortalar Kurumuna prim ödeyen çalışanın, görev ve unvanında yükselme sonucu sözleşmeli personel olarak atanması halinde sosyal güvenlik yönünden aynı uygulamaya devam edildiği ve Sosyal Sigortalar Kurumu ile olan bağlantısı devam ederek sözleşmeli personel olarak çalıştığı dönemde dahi primlerin Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenmesi mümkündür. Bazen de bunun aksine Emekli Sandığı ile bağlantısı olan sözleşmeli personel işçi statüsüne geçirilmiş olmasına rağmen anılan sosyal güvenlik kurumu ile olan bağlantısı devam ettirilmektedir. Bu durumda sosyal güvenlik açısından çalışanın bağlı olduğu kurum statüyü belirlemek açısından tek başına yetersiz kalmaktadır. Dairemizin 25.7.2008 gün ve 2007/ 22173 E, 2008/ 22066 K. sayılı kararı da bu yöndedir.
Memur ve sözleşmeli personel statü hukukuna ilgilendirdiğinden idare ile çıkacak olan uyuşmazlıklar iş mahkemeleri yerine idari yargı yerinde çözümlenmelidir. Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 1995/1 Esas 1996/1 Karar sayılı ilke kararında özelleştirme kapsamında olsun veya olmasın Kamu İktisadi Teşebbüslerinde sözleşmeli personel statüsünde çalışanların kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğu kurala hükme bağlanmıştır. Çalışmaların bir kısmının sözleşmeli personel bir kısmının da işçilikte geçmesi halinde de İş Hukuku açısından sonuçları sadece işçilikte geçen dönemle sınırlı kalır.
Dairemiz kararlarında, 657 sayılı yasanın 89. maddesine uygun olarak Bakanlar Kurulu kararnamesi doğrultusunda ve sınavla işe alınan halk eğitim merkezi kurs öğretmeninin işçi olmadığını kabul edilmiştir ( Yargıtay 9.HD.14.2.2000 gün 1999/19571 E, 2000/1395 K. ). Yine, çıraklık eğitim merkezinde görev alan usta öğretici için aynı sonuca varılmıştır ( Yargıtay 9. HD.28.4.2003 gün 2002/23990 E, 2003/7205 K. ).
Devlet üniversitelerinde 2547 sayılı Yüksek Öğrenim Kanununun 34. maddesi kapsamında çalışanların İş Kanununa tabi olmayıp sözleşmeli personel statüsünde olduğu da başka bir Dairemiz kararında vurgulanmıştır ( Yargıtay 9.HD. 13.10.2005 gün 2005/4456 E, 2005/33378 K. ). Buna karşın, özel üniversitelerde yardımcı doçent kadrosunda çalışanların İş Kanunu kapsamında olduğu kabul edilmiştir ( Yargıtay 9. HD. 2.5.2006 gün 2006/10643 E, 2006/12286 K. ).
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesinde iş mahkemelerinin görevi, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi” olarak belirlenmiş olmakla, sözleşmeli personel olarak çalışanın talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir.
Somut olayda; davacı davalı Bakanlığın A. Devlet Konukevi işyerinde aşçı yardımcısı olarak çalışmaktadır. İş akdini emeklilik nedeniyle kendisi feshetmiştir. Dosya arasına getirtilen taraflar arasındaki sözleşmeden davacının sözleşmeli personel olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda anlaşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olması sebebiyle dava dilekçesinin yargı yolu yanlışlığı nedeniyle reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, 26.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
