Boşanma Davası | Tamamen Kusurlu Eşin Dava Hakkı

T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/19243

K. 2006/3505

T. 16.3.2006

• BOŞANMA DAVASI ( Az Kusurlu Eşin Karşı Çıkmasının Hakkın Kötüye Kullanılması Niteliğinde Olması Eş ve Çocuklar için Korunmaya Değer Bir Yararın Kalmadığının Anlaşılmasının Gerekmesi )

• DAVACININ KUSURU ( Evlilik Birliğinin Sarsılması Tamamen Davacının Tutum ve Davranışlarından Kaynaklanmış Olması ve Davalıya Atfı Mümkün Hiçbir Kusur Gerçekleşmeiş Olması Nedeniyle Davanın Reddinin Gerekmesi )

• TAMAMEN KUSURLU EŞİN DAVA HAKKI ( Böyle Bir Hakkın Tanınmasının Kimsenin Kendi Eylemine ve Tamamen Kendi Kusuruna Dayanarak Bir Hak Elde Edemeyeceği Yönündeki Temel Hukuk İlkesine Aykırı Düşmesi )

• EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMIŞ OLMASI ( Bundan Dolayı Boşanmayı İsteyebilmek için Tamamen Kusursuz ya da Az Kusurlu Olmaya Gerek Olmayıp Davalının Az da Olsa Kusurunun Olmasının Gerekmesi )

4721/m.166

ÖZET : Mevcut olaylara göre, evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda, açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı tanıklarının beyanında geçen olaylardan sonra evlilik birliği devam ettiği gibi, tanık beyanlarında geçen bir kısım olayların dava tarihinden sonra gerçekleştiği anlaşılmıştır. Toplanan delillerden boşanmaya neden olan olaylarda eşini döven, davalı kadından habersiz müşterek konutu boşaltan davacı koca tamamen kusurludur.

Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı sözkonusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.

Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( TMK md. 166/2 )

Mevcut olaylara göre, evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda, açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

Benzer Yazılar:

Yorum yapın