Savunma Hakkının Kısıtlanması | Usulsüz Tebligat

Savunma Hakkının Kısıtlanması | Usulsüz Tebligat

T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/12227

K. 2011/18406

T. 22.11.2011

• USULSÜZ TEBLİGAT ( Davalının Yokluğunda Yapılan Yargılama Sonunda Sorumluluğuna Hükmedilmek Suretiyle Savunma Hakkının Kısıtlanmasının Doğru Olmadığı – Taraflar Dinlenmeden İddia ve Savunmalarını Beyan Etmeleri İçin Davet Edilmeden Karar Verilemeyeceği )

• SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI ( Davalının Yokluğunda Yapılan Yargılama Sonunda Sorumluluğuna Hükmedilmek Suretiyle Savunma Hakkının Kısıtlanmasının Doğru Olmadığı )

• TARAFLARIN DİNLENMESİ MECBURİYETİ ( Usulsüz Tebligat – Davalının Yokluğunda Yapılan Yargılama Sonunda Sorumluluğuna Hükmedilmek Suretiyle Savunma Hakkının Kısıtlanmasının Doğru Olmadığı/Taraflar Dinlenmeden Karar Verilemeyeceği )

2709/m.36

1086/m.73

7201/m.35

ÖZET : Mahkemece, davacı tarafın dava dilekçesinde bildirdiği adrese tebligat yapılmış, bu tebligat bila tebliğ iade edilmiş ve sonraki tebligatlarda Tebligat kanununun 35. maddesine göre yapılmıştır. Oysa ki 35. maddenin şartları oluşmadığından, bu haliyle davalıya dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliğine dair tebligat geçersizdir.

Usulsüz tebligat sonucunda davalının yokluğunda yapılan yargılama sonunda sorumluluğuna hükmedilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması doğru olmamıştır. Zira, 1982 Anayasasının 36 ve H.U.M.K.nun 73. maddelerinde, taraflar dinlenmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden, karar verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek taraf teşkili sağlanıp, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.

DAVA : Dava dilekçesinde bonolardan dolayı borçlu olmadığının tesbiti ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacının davalıdan araç kiraladığını, kira bedelleri için bonolar düzenlendiğini, davalının bu bonolar sebebiyle davalı aleyhine icra takibi yaptığını beyan ederek, bu bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.

Davalı davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı tarafından savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle temyiz edilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davalı tarafa aralarındaki kira sözleşmesinde yazılı bulunan adrese tebligatın gönderildiği, bu adreste yapılan tebligatın bila tebliğ iade edildiği, sonraki tebligatların ise Tebligat Kanununun 35. maddesine göre yapıldığı anlaşılmıştır.

Tebligat Kanununun 35. maddesi gereğince, “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve yeni adres tebliğ memurunca da tespit edilemediği takdirde tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi, tebliğ tarihi sayılır. Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.

Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebliğ yapılabilmesi için bilinen adrese daha önceden usule uygun tebligat yapılması gerekir.

Somut olayda, mahkemece, davacı tarafın dava dilekçesinde bildirdiği adrese tebligat yapılmış, bu tebligat bila tebliğ iade edilmiş ve sonraki tebligatlarda Tebligat kanununun 35. maddesine göre yapılmıştır. Oysa ki 35. maddenin şartları oluşmadığından, bu haliyle davalıya dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliğine dair tebligat geçersizdir.

Usulsüz tebligat sonucunda davalının yokluğunda yapılan yargılama sonunda sorumluluğuna hükmedilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması doğru olmamıştır. Zira, 1982 Anayasasının 36 ve H.U.M.K.nun 73. maddelerinde, taraflar dinlenmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden, karar verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Öyle ise mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek taraf teşkili sağlanıp, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün H.U.M.K.nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 22.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

Benzer Yazılar:

Yorum yapın