T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11955
K. 2012/17023
T. 6.7.2012
• SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME NEDENİYLE SATIŞ BEDELİ ALACAĞI DAVASI (Satış Sözleşmesinin Yoklukla Malul Olduğu – Davacı Tarafından Talep Olunan Satış Bedelini Aşacak Mahiyette Mahkemece Hüküm Verilemeyeceği – Davacının Talebiyle Bağlı Kalınması Gereği)
• TARAFLARIN TALEPLERİNE BAĞLILIK (Davacı Tarafından Talep Olunan Satış Bedelini Aşacak Mahiyetteki Mahkeme Kararının Hatalı Olduğu – Davacının Talebiyle Bağlı Kalınacağı/Sebepsiz Zenginleşme Nedeniyle Satış Bedelinin İadesi Davası/Alacak Davası)
• SATIŞ BEDELİNİN ÖDENDİĞİNİN İSPATI (Davacının Satış Bedelinin Ödendiğini İddia Etmesi Nedeniyle Bu İddiasını İspat Etmesi Gerektiği – Davacı Tarafından İspat Edilen Miktar Esas Alınarak Dava Tarihinde Ulaştığı Miktarın Hüküm Altına Alınacağı)
6100/m. 26
4721/m. 6
818/m. 61
ÖZET : Dava, yoklukla malul satış sözleşmesi gereğince ödenilen satış bedelinin sebepsiz zenginleşme ilkelerine göre tahsili istemine ilişkindir. Davacı tarafından dava dilekçesinde taşınmazın satış bedeli olarak talep etmiş olduğu bedele bağlı kalınmaksızın bilirkişi raporunda davaya konu taşınmaz hakkında belirlenen satış bedeli üzerinden davacı tarafın talebi aşılmak suretiyle hüküm verilmiş olması hatalıdır. Ayrıca, davacı taraf, taşınmazın satış bedelini 24 ayrı senet ile ödediğini ileri sürmüş, davalı taraf ise satış bedelinin ödenmediğini savunmuştur. Buna göre, taraflar arasında satış bedelinin ödenip ödenmediği konusunda uyuşmazlık bulunduğundan, ödediği satış bedelini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talep eden davacı taraf bu iddiasını ispat etmek zorundadır. Davacı tarafından satış bedelinden ödendiği ispat edilen miktarın yasal faiz uygulanması suretiyle dava tarihinde ulaştığı miktar bilirkişi marifetiyle belirlenmeli ve bu miktar hüküm altına alınmalıdır.
DAVA : Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 1.000 TL hafriyat bedelli, 7.000 TL taşınmaz bedeli olmak üzere toplam 8.000 TL (ıslah ile 108.000 TL) alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece hafriyat talebine ilişkin davanın reddine, bedele ilişkin davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; müvekkilinin davalı köye ait araziyi 1991 yılında satın aldığını, arsanın satış bedeli olan 7.080.000 TL nin(yeni 7,08 TL) müvekkili tarafından her biri 295.000 TL (yeni 0,29 TL) tutarında olan 24 adet senedin verilmesi suretiyle ödendiğini, müvekkilinin ev yapmak amacıyla satın aldığı taşınmaz üzerinde hafriyat çalışması yaptırdığını, sonuç olarak müvekkilinin satış bedeli ve hafriyat çalışması nedeniyle 9.000.000 TL (yeni 9 TL) tutarında ödeme yaptığını, ancak davalı köyün müvekkili aleyhine açmış olduğu tapu iptali ve tescili istemli davanın kabul edilmesi nedeniyle taşınmazın müvekkili adına olan tapusunun iptal edildiğini, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek; müvekkilinin uğradığı zararın denkleştirici adalet ve rayiç değer uygulaması ile tespit edilmesini ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik hafriyat nedeniyle ödenen bedel için 1.000 TL, satış bedeliyle ödenen bedel için 7.000 TL olmak üzere toplam 8.000 TL nin amme alacaklarına uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, 25.08.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile de satış bedeline ilişkin talebini 108.000 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; köy sınırları içerisindeki bir taşınmazın satım sözleşmesine konu edilebilmesi için, ilgili kanun gereği alıcının köy nüfusuna kayıtlı olup aynı zamanda köyde oturmasının şart olduğunu, ancak bu şartları taşımayan davacının hak sahibi gibi davranarak hareket etmesi nedeniyle kötü niyetli olduğunu, bu nedenle taşınmazın davacı adına olan tapusunun iptal edilmesinin davacıya bir hak bahşetmeyeceğini, kaldı ki taşınmazın satış bedelinin ödendiğinin ispat edilemediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, hafriyat bedeline ilişkin talep yönünden davanın sübut bulmadığı, satış bedeline ilişkin talep yönünden ise satış tarihindeki açık hükümlere göre yapılan işlemin yolsuz tescil niteliğinde olduğu ve her iki tarafın da iyi niyetli kabul edilemeyeceği, bu çerçevede davacının taşınmaz bedeli olarak ödediği bedelin yasal faizi ile birlikte davacı tarafa iade edilmesi gerektiği gerekçe gösterilerek; hafriyat bedeline ilişken talebin reddine, satış bedeline ilişkin talebin ise kısmen kabulü ile 65.917,80 TL nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş; hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın tüm, davalı tarafın ise sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Dava, yoklukla malul satış sözleşmesi gereğince ödenilen satış bedelinin sebepsiz zenginleşme ilkelerine göre tahsili istemine ilişkindir.
Davacı taraf, dava dilekçesinde taşınmazın satış bedeli olarak davalı tarafa 7.080.000 TL ödendiğini ileri sürmüştür.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davaya konu taşınmazın satış bedelinin 9.660.000 TL olduğu belirtilmiş ve bu miktar üzerinden değerlendirme yapılarak satış bedelinin işlemiş faiziyle birlikte dava tarihinde 65.917,80 TL ye ulaştığı bildirilmiştir. Buna göre; mahkemece, davacı tarafın talebi aşılarak hüküm verilmiş olup, bu durum usul ve yasaya aykırıdır(HMK. md. 26)
Öte yandan; davacı taraf, taşınmazın satış bedeli olan 7.080.000 TL yi 24 ayrı senet ile ödediğini ileri sürmüş, davalı taraf ise satış bedelinin ödenmediğini savunmuştur. Buna göre, taraflar arasında satış bedelinin ödenip ödenmediği konusunda uyuşmazlık bulunduğundan, ödediği satış bedelini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talep eden davacı taraf bu iddiasını ispat etmek zorundadır(TMK. md.6).
Somut olayda; davacı vekili, satış bedelinin 2.875.000 TL lik kısmına ilişkin makbuzların müvekkilinde bulunduğunu belirterek buna ilişkin belgeleri dosyaya sunmuş, ancak geriye kalan miktara ilişkin makbuzların tapudaki şerhin kaldırılması amacıyla 1997 yılında davalı köyün muhtarına verildiğini ileri sürmüştür. Şu durumda; davacı tarafın satış bedelinin geriye kalan kısmını ödediğini ispat etmesi gerekirken; mahkemece işin icabı ve resmi satış senedi gerekçe gösterilerek davalı tarafın bu konudaki itirazlarının reddedilmesi doğru görülmemiştir.
Buna göre mahkemece yapılacak iş; davacı tarafa satış bedelinin geriye kalan kısmını ödediğinin ispatı için imkan tanınarak, tüm delilleri usulünce toplanılmalı, taşınmazın satışı ile ilgili olarak tapu sicil müdürlüğünce düzenlenmiş olan akit tablosu ile dayanak belgeleri getirtilmeli, bu deliller incelenerek satış bedelinin ödenip ödenmediği kesin olarak saptanılmalı, sonrasında satış bedelinden ödendiği ispat edilen miktarın yasal faiz uygulanması suretiyle dava tarihinde ulaştığı miktar bilirkişi marifetiyle belirlenmeli ve bu miktar hüküm altına alınmalıdır.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı tarafa iadesine, 06.07.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
