Rücuen Tazminat Davası | İş Kazası

Rücuen Tazminat Davası | İş Kazası

 avukat

T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2012/5382

K. 2013/14486

T. 27.6.2013

• RÜCUEN TAZMİNAT DAVASI ( İş Kazasından Kaynaklanan – Sigorta İl Müdürlüğü’nün Dava Açmaya Yetkili Bir Organ Olup Olmadığının Konuya Dair Kurum Mevzuatı da İrdelenerek Usulünce Yapılacak Araştırmayla Belirlenmesi Gerektiği )

• İŞ KAZASI ( Rücuen Tazminat Davası – Sigorta İl Müdürlüğü’nün Dava Açmaya Yetkili Bir Organ Olup Olmadığının Konuya Dair Kurum Mevzuatı da İrdelenerek Usulünce Yapılacak Araştırmayla Belirlenmesi Gerektiği )

• DAVA AÇMAYA YETKİLİ ORGAN ( Sigorta İl Müdürlüğü’nün Dava Açmaya Yetkili Bir Organ Olup Olmadığının Konuya Dair Kurum Mevzuatı da İrdelenerek Usulünce Yapılacak Araştırmayla Belirlenmesi Gerektiği – İş Kazasından Kaynaklanan Rücuen Tazminat Davası )

506/m.26

5510/m.21

2918/m.109

ÖZET : Dava, meydana gelen trafik-iş kazası sebebiyle sigortalıya yapılan tedavi gideriyle geçici iş göremezlik ödemesinden oluşan sosyal sigorta yardımlarının, davalı sürücüyle sürücünün kullandığı kusurlu aracın trafik sigorta şirketinden rücuan tahsili istemine ilişkindir. Sigorta İl Müdürlüğü’nün dava açmaya yetkili bir organ olup olmadığı, konuya dair kurum mevzuatı da irdelenerek usulünce yapılacak araştırmayla belirlenmeli ve varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.

DAVA : Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi  tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : Dava, 23.8.2003 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazası sebebiyle sigortalıya yapılan tedavi gideriyle geçici iş göremezlik ödemesinden oluşan sosyal sigorta yardımlarının, davalı sürücüyle sürücünün kullandığı kusurlu aracın trafik sigorta şirketinden 506 Sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca rücuan tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, zamanaşımı sebebiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, hüküm eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.

İnceleme konusu olayda; 23.8.2003 tarihli trafik iş kazası sonucu geçici iş göremezlik durumuna giren sigortalı A. Ö.’e, 12.4.2004 son tediye tarihli ödeme ile 1.567,17 TL’lik tedavi gideri ve 6.914,15 TL’lik geçici iş göremezlik ödemesi olmak üzere toplam 8.481,32 TL’lik masraf ve ödeme yapılmıştır. Burdur Sigorta İl Müdürlüğü’nün 6.9.2004 tarihli ihtaratlı ödeme yazısı ile, trafik kazası tespit tutanağı gereğince, davalı sürücünün tam kusurlu olduğundan bahisle, davaya konu tedavi gideri ve iş göremezlik ödemelerin tediyesi, her iki davalıdan istenmiş, davalı Sigorta Şirketi tarafından 5.1.2005 tarihinde bu amaçla kısmi bir ödeme de yapılmıştır. Öte yandan, davalı sürücü hakkında Burdur Asliye Ceza Mahkemesi’nin 475/882 Sayılı ilamıyla verilen mahkumiyet hükmü, 26.12.2008 tarihinde kesinleşmiş; iş bu dava ise 7.8.2009 tarihinde açılmıştır.

5510 Sayılı Kanunun 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 Sayılı Kanunun yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi ( geçmişe etkili olmaması ) kuralı karşısında davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Kanunun 26. maddesidir.

Zararlandırıcı sigorta olayına neden olan 3. şahıslar yönünden; üçüncü kişiyle sigortalı arasında akdi bir ilişki söz konusu olmayıp 506 Sayılı Kanunun 26/2 maddesiyle B.K.na yollamada bulunulduğundan. B.K.nun 60. maddesinde öngörülen bir ve on yıllık haksız fiil zamanaşımı süresinin uygulaması gerekir.

2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesine göre, motorlu araç kazalarından doğan zararların tazminine dair davalarda zamanaşımı ise, zararı ve faili öğrenme tarihinden itibaren 2 yıl ve her halükarda olay tarihinden itibaren 10 yıl olarak belirlenmiştir. Resmi kuruluşlarda ise, öğrenme tarihinin, dava açmağa yetkili makamın ıttıla tarihi olarak alınması gerekecektir. ( Yargıtay H.G.K., 12.7.20061.,2006/4-518 E.,2006/526 K. )

23.8.2003 tarihli trafik iş kazası sonucu geçici iş göremezlik durumuna giren sigortalı A. Ö.’e, son yapılan masrafın ödeme tarihi 12.4.2004 tarihi olmakla, anılan tarih itibarıyla zarara ıttıla halinin, en geç bu tarih itibarıyla gerçekleştiğinin kabulü yerinde olacaktır.

Faile ıttıla konusuna gelince; davalı sürücü hakkındaki Burdur Asliye Ceza Mahkemesi’nin 475/882 Sayılı ilamıyla verilen mahkumiyet hükmü, 26.12.2008 tarihinde kesinleşmiş olması ve Kurum’un ceza davasına müdahil olarak katılamaması nedeniyle, faili öğrenme tarihinin, ceza davasının kesinleşmesi tarihi olarak alınması gerekir.

Ancak, dava dosyası içerisinde yer alan ve yukarda bahsedilen Burdur Sigorta İl Müdürlüğü’nün 6.9.2004 tarihli ihtaratlı ödeme yazısıyla, davalı sürücünün zararlandırıcı sigorta olayında tam kusurlu olduğundan bahisle, kurum zararının ödenmesinin istenmiş olması karşısında;

Yapılması gereken iş; Burdur Sigorta İl Müdürlüğü’nün dava açmaya yetkili bir organ olup olmadığı, konuya dair kurum mevzuatı da irdelenerek usulünce yapılacak araştırmayla belirlenmeli ve varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, Üye…. muhalefetine karşı, Başkan .., Üyeler; .. oylarıyla ve oyçokluğuyla, 27.06.2013 gününde karar verildi.

KARŞI OY :

Dava, Kurum sigortalısı A. Ö.’ün 23.8.2003 tarihinde trafik kazası sonucu yaralanması sebebiyle Kurumca yapılan tedavi masrafının ve geçici iş göremezlik ödeneğinin davalılardan rücuan tahsili istemidir. Mahkemece, davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.

Önümüze gelen uyuşmazlık, davaya konu edilen alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, zamanaşımının ne zaman başladığı noktasındadır.

Davaya konu olay, trafik kazasıdır ve 2918 Sayılı K.T.K.nun 109. maddesine göre, “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine dair talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.”

K.T.K.nun 109. maddesiyle zamanaşımı süresinin başlayabilmesi için zarar görenin, hem zararı, hem de tazminat yükümlüsünü öğrenmesi koşuluna bağlanmıştır. Zarara konu olay, 23.8.2003 tarihinde meydana gelmiş, Kurumca, 12.9.2003-12.4.2004 tarihleri arasında sigortalısı sebebiyle ödeme yapmıştır. Zarar miktarının öğrenilmesi de, belirtilen tarihler arasında her bir ödeme tarihidir.

Zarar yükümlüsünün öğrenilmesi tarihine gelince; davacı Kurum, zararını, davalı sigorta şirketinden 15.10.2004 tarihinde, davalı İmre’den 6.9.2004 tarihinde yazıyla istemiştir. Sigorta şirketi, zararı kabul ederek, 4.1.2005 tarihinde Kuruma ödemede bulunmuştur. Davalı İmre ise, 28.9.2004 tarihli dilekçesiyle zararın sigorta şirketinden tahsil edilmesini talep ederek zarar yükümlüsü olduğuna itiraz etmemiştir.

Davacı Kurum, zarar yükümlüsünü, davalıların ödeme yapması, zararı kabul etmeleriyle öğrenmiştir. Zamanaşımı da bu tarihten itibaren işlemeye başlaması gerekir. Davacının zarar yükümlüsünü öğrenmesine, ödeme kabul etmesine rağmen dava açmayı geciktirerek 7.8.2009 tarihinde dava açmıştır.

Trafik kazalarında sürücüler, işletenler ve kusur oranları olayımızda olduğu gibi bellidir veya belirlenebilir. Kazaya karışan araç ve sürücüsünün tespit edilemediği durumlarda adli soruşturmayla tespit edilmesi halinde zarar yükümlüsü o zaman öğrenilmiş sayılabilir. Aksi halde zarar yükümlüleri belli iken, Kurumun ceza davasına müdahil olarak katılamaması sebebiyle faili öğrenmek üzere ceza davasının kesinleşmesinin beklenmesi, Kurumun, zarar yükümlüsünü, ceza dosyasının kesinleştiği tarihte öğrendiğini iddia etmesi iyi niyet kurallarıyla bağdaşmaz. Kesinleşen ceza kararı da Kuruma tebliğ edilmemektedir.

Ceza yargılamasında da iddianame, 31.5.2004 tarihinde tanzim edilmiş, mahkumiyete dair ilk karar ise 18.4.2006 tarihinde verilmiştir. Davacı Kurum, bu aşamalarda da zarar yükümlüsünü öğrendiğinden dava tarihine göre zamanaşımı dolduğundan mahkeme kararı yerindedir. Hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

Benzer Yazılar:

Yorum yapın