İşe İade Davası

İşe İade Davası

avukat

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2013/22-1442

K. 2013/1496

T. 23.10.2013

• İŞE İADE DAVASI ( 4857 S. K.’nun 20/3. Md. Hükmünde Yer Alan Mahkemece Verilen Kararın Temyizi Halinde Yargıtay İlgili Dairesinin Vereceği Kararın Kesin Olduğu Hükmünün Yargıtay Özel Daire Kararının Kesin Olduğunun Amaçlandığı – Direnme Yolu Kapalı Bulunan Özel Daire Bozma İlamına Uyulması Gerektiği )

• YARGITAY ÖZEL DAİRESİNCE VERİLEN KARARIN KESİN OLDUĞU HALLER ( İşe İade Davası – 4857 S. K.’nun 20/3. Md. Hükmüne Göre Mahkemece Verilen Kararın Temyizi Halinde Yargıtay İlgili Dairesinin Vereceği Kararın Kesin Olduğu/Daire Bozma Kararının Direnmeye Konu Edilemeyeceği )

• SERİ YARGILAMA USULÜ ( Feshin Geçersizliği ve İşe İade Davası/Kısa Süre İçerisinde Sonuçlandırılması Düşüncesi İşçinin Emek Gelirinden Olanaklar Ölçüsünde Çok Kısa Bir Süre Yoksun Kalması İlkesinden Kaynaklanmış ve Bu Nedenle de Yargıtay Özel Dairesince Verilecek Kararın Kesin Olmasının Amaçlandığı – Daire Bozma Kararının Direnmeye Konu Edilemeyeceği )

• DİRENME KARARI ( İşe İade Davası/4857 S. K.’nun 20/3. Md. Hükmünde Yer Alan Mahkemece Verilen Kararın Temyizi Halinde Yargıtay İlgili Dairesinin Vereceği Kararın Kesin Olduğu Hükmünün Yargıtay Özel Daire Kararının Kesin Olduğunun Amaçlandığı – Direnme Yolu Kapalı Bulunan Özel Daire Bozma İlamına Uyulması Gerektiği )

4857/m.20

ÖZET : Dava, işe iade istemine ilişkindir. 4857 sayılı yeni İş Kanunu’nun 20.maddesi: “İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gözetilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. Toplu iş sözleşmesinde hüküm varsa veya taraflar anlaşırlarsa, uyuşmazlık aynı sürede özel hakeme götürülür. Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır, mahkemece verilen kararın temyizi halinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir. Özel hakemin oluşumu çalışma esas ve usulleri bu yönetmelikle belirlenir.” hükmünü getirmiştir. Madde ile iş aktinin feshinin geçersizliğine ilişkin açılacak bir davanın seri yargılama usulüne göre, kısa süre içerisinde sonuçlandırılması düşüncesi, işçinin emek gelirinden olanaklar ölçüsünde çok kısa bir süre yoksun kalması ilkesinden kaynaklanmış ve bu nedenle de Yargıtay Özel Dairesi’nce verilecek kararın kesin olması amaçlanmıştır. Açıklanan nedenlerle, “kesin karar verme” ifadesinden, Yargıtay Özel Daire kararının kesin olduğunun amaçladığı, bu bakımdan Daire bozma kararının direnmeye konu edilemeyeceğini kabul etmek gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki “işe iade” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze 2. Iş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 29/11/2011 gün ve 2011/207 E., 2011/798 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22.Hukuk Dairesi’nin 14/09/2012 gün ve 2012/2048 E., 2012/18282 K. sayılı ilamı ile;

( … Davacı vekili, iş sözleşmesinin geçerli ve haklı sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, boşta geçen süre ücret ve diğer haklar ile işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminatın belirlenmesini istemiştir.

Davalı vekili, davacıya iş güvenliği konularında eğitim verildiğini, davacının buna rağmen, yükleme yapan vince sapancılık görevini yaparken sapancı olarak kesinlikle yapmaması gereken şekilde vinç kancasına asılarak istif üzerine çıkmak istediğini, vinç kancasından düşmesi sonucu iş kazası geçirdiğini, iş kazası sebebiyle 26.09.2010 tarihinden 10.07.2011 tarihine kadar istirahatli kaldığını ve bu tarihten sonra kendisine, bir yıl süre ile ağır işlerde çalışması uygun değildir raporu verildiğini, davacının 10.07.2011 tarihinde işbaşı yapması üzerine savunmasının alındığını, davacının savunmasında kancaya tutunmadığını, eldiveninin kancaya takıldığını belirttiğini ancak davacının beyanlarının doğru olmadığını, vinç kancasına bilerek ve isteyerek tutunduğu tespit edilen davacının, disiplin kurulu kararı ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/11 ( ı ) maddesi gereğince iş akdinin feshine karar verildiğini, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, davacının savunmasının dinlenen tanıklarca doğrulandığı, normal şartlarda kimsenin bilerek kendisini yaralamayacağı, davalı işverenin yaralanan işçiye karşı ancak kendi kusuru oranında sorumlu olacağı, bu sebeple davacının davalıya zarar verdiğinin veya iş güvenliğini tehlikeye düşürdüğünün kabul edilemeyeceği, işyerinde iş kazası geçiren davacının iş sözleşmesinin feshinin haklı veya geçerli sebebe dayanmadığı, feshin geçersiz olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık iş sözleşmesinin işverence haklı sebebe dayalı olarak feshedilip feshedilmediği noktasındadır.

4857 sayılı Kanun’un 25/11. maddesinde, “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri: a ) İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması, b ) işçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması, c ) İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması, d ) işçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması veya 84 üncü maddeye aykırı hareket etmesi, e ) İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması, f ) İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi, g ) İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi, h ) işçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi. ı ) İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.” hallerinde iş sözleşmesinin işverence haklı sebebe dayalı olarak feshedilebileceği düzenlenmiştir.

Dosya içeriğinden, davacının 27.08.2009-28.07.2011 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde sapancı olarak çalıştığı, iş sözleşmesinin 28.07.2011 tarihli fesih bildirimi ile “…Disiplin kurulunun ilgili kararına istinaden 26.09.2010 tarihli iş kazası olayında davacının vince tutunmadığını işini yaparken kancanın eldivenine takıldığını ifade etse de görüntü kayıtlarında vinç kancasına isteyerek tutunduğunun görülmesi sebebiyle Toplu İş Sözleşmesi eki Iç Yönetmeliğin 37. maddesinin 35. bendine göre 28.07.2011 tarihi itibariyle tazminatsız olarak feshedildiği…”, davacının savunmasında “…Olay günü yüksekliği 5 metre olan demir istifinin üzerinde bulunduğunu, bu istiften demir paketlerini vinç kancalarına taktığını, vincin bu demir paketlerini kamyona yüklediğini, kamyon üzerindeki görevlinin de kancalan çözdüğünü, bu şekilde çalıştığını, bir ara kancasını takıp gönderdiği, paketin boşaltılmadığını gördüğünü, burada çalışan kişinin diğer kamyona geçtiğini, onun bu kamyona geçmesi uzun süre alacağından aşağı inip kamyona çıkarak kancalan çözdüğünü, vinç operatörüne vira kaldır komutu verdiğini, vinç traversinin yukarı doğru çıkarken orta çengellerin demir çubuk paketindeki tellere takıldığını, kendisinin bunu kurtarmaya çalışırken vinç kancasının elindeki eldivenin bileğine geçen kısmına takıldığını, kurtarmaya çalıştığını ancak kurtaramadığını, bu sırada vinç operatörünün görüş açısı dışında olduğunu, bağırdığını ancak sesini duyuramadığını, bir miktar yükseldikten sonra kancadan kurtularak aşağı düştüğünü,…” beyan ettiği, iş kazası formunda, davacının 26.09.2010 tarihinde, araç yükleme esnasında kancaları çözüp vinç kancalarına asılı vaziyette istif üzerine çıkmak isterken araç üstüne oradanda yere düşmesi sonucu yaralandığının belirtildiği, 11.05.2011 tarihli sağlık raporunda, davacının iş kazası sonucu öpere L1 burs fraktörü enterior CAGE füzyon rahatsızlığı sebebiyle 26.09.2010-10.07.2011 tarihleri arasında raporlu olduğunun, bir yıl süreyle ağır işlerde çalışmasının uygun olmadığının bildirildiği, disiplin kurulunun 21.07.2010 tarihli kararında, davacının karıştığı 26.09.2010 tarihli iş kazasında, vince tutunmadığını, işini yaparken kancanın eldivenine takıldığını ifade etsede görüntü kayıtlarında vinç kancasına isteyerek tutunduğunun göründüğü belirtilerek, TIS eki iç yönetmeliğin 37. maddesinin 35. bendine göre işten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Somut olayda, feshe konu olayın oluşunu gösteren CD. görüntüleri işverenden getirtilerek, iş kazası ile ilgili Sosyal Güvenlik Kuramu belgeleri, varsa müfettiş raporu ve işyeri belgeleri toplanarak tarafların kusur durumu belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir… ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, işe iade istemine ilişkindir.

Yerel mahkeme, feshin haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.

Hüküm, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ce yukarıya aynen alınan gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkemece direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize davalı vekili getirmektedir.

Hukuk Genel Kurulu’nda görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, 4857 sayılı Iş Kanunu’nun 20/3 .maddesinde yer alan “mahkemece verilen kararın temyizi halinde Yargıtay ilgili Dairesinin vereceği kararın kesin olduğu” hükmü karşısında, Yargıtay Özel Daire kararının direnmeye konu edilip edilemeyeceği, yerel mahkemece önceki hükümde direnme kararı verilip verilemeyeceği, ön sorun olarak tartışılmıştır.

Sorunun çözümü 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20.maddesinin incelenip irdelenmesini zorunlu kılmaktadır. Şöyle ki; 4857 sayılı yeni İş Kanunu’nun 20.maddesi:

“İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gözetilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. Toplu iş sözleşmesinde hüküm varsa veya taraflar anlaşırlarsa, uyuşmazlık aynı sürede özel hakeme götürülür. Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır, mahkemece verilen kararın temyizi halinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir. Özel hakemin oluşumu çalışma esas ve usulleri bu yönetmelikle belirlenir.”

Hükmünü getirmiştir.

Madde ile iş aktinin feshinin geçersizliğine ilişkin açılacak bir davanın seri yargılama usulüne göre, kısa süre içerisinde sonuçlandırılması düşüncesi, işçinin emek gelirinden olanaklar ölçüsünde çok kısa bir süre yoksun kalması ilkesinden kaynaklanmış ve bu nedenle de Yargıtay Özel Dairesi’nce verilecek kararın kesin olması amaçlanmıştır.

Benzer nitelikteki düzenlemelere; 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu Iş Sözleşmesi Kanunu 5, 15, 24, 34, 41 ve 53. maddelerinde de yer verilirken iş hukukuna yön veren temel ilke ve düşüncelerden hareket edildiği, Hukuk Genel Kurulu’nun 13.03.1985 gün ve E: 1984/9-834, K: 1985/201 sayılı kararında da, benzer bir konunun ele alındığı görülmüş ve 2822 Sayılı Kanunun 15. maddesinde yer verilen “Yargıtay’ca… kesin karara bağlanır” hükmü ile yasa koyucunun, burada bozma kararına karşı direnme yolunu kapamayı amaçladığının vurgulandığına işaret edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle, “kesin karar verme” ifadesinden, Yargıtay Özel Daire kararının kesin olduğunun amaçladığı, bu bakımdan Daire bozma kararının direnmeye konu edilemeyeceğini kabul etmek gerekir. Yasa koyucu burada açıkça, “Yargıtay’ca kesin olarak karara bağlanır” demek suretiyle, bozma kararına karşı direnme yolunu kapamış bulunmaktadır.

Nitekim aynı ilke, Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2004 gün ve 2004/9-510 E.,2004/557 K. 08.12.2004 gün ve 2004/9-654 E.,2004/664 K; 21.09.2005 gün ve 2005/9-474 E.,2005/510 K. 23.11.2005 gün ve 2005/9-579 E.,2005/648 K; 12.04.2006 gün ve 2006/9-211 E., 2006/195 K. 18.10.2006 gün ve 2006/9-621 E.,2006/673 K; 03.12.2008 gün ve 2008/9-716 E.,2008/726 K. 27.01.2010 gün ve 2009/9-592 E., 2010/35 K; 24.02.2010 gün ve E:2010/9-33, K: 2010/105 sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Yargıtay Özel Daire bozma kararının kesin olduğu ve direnme yolunun kapalı bulunduğu gözetilerek, Özel Daire bozma ilamına bu nedenle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Direnme kararı belirtilen bu değişik gerekçeyle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/ son maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.10.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.

Benzer Yazılar:

Yorum yapın