Boşanma Davası

               T.C.

      YARGITAY

İkinci Hukuk Dairesi

E.2013/730

K.2013/13537

T.13.05.2013

  • BOŞANMA DAVASI
  • ORTAK HAYATIN KURULAMAMASI
  • YOKSULLUK NAFAKASI
  • VAKIALARIN SOMUTLAŞTIRILMASI

Özet: Önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra üç yıllık sürede, ortak hayat kurulamadığından boşanma davasının kabulü ve davalı-davacı (kadın) ’ın asgari yaşam gereksinimlerini karşılamaya yeterli, düzenli ve sürekli gelirinin bulunması sebebiyle yoksulluk nafakasının reddi isabetlidir.

Taraflar dayandıkları vakıaları ispata elverişli olacak şekilde somutlaştırmalı ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmelidirler. Somutlaştırma yükü, dava açılırken veya cevap dilekçesi verilirken belirtilmemiş olması halinde söz konusu olup, vakıalar belirli ve hangi delilerle ispat edileceği belirtilmiş ise, somutlaştırma yükümlülüğüne ihtiyaç foktur.

Davalı-davacı (kadın) birleştirilen boşanma davasında, iddiasını dayandırdığı vakıaları göstermiş ve dayandığı delilleri de belirtmiş, ön inceleme duruşmasından önce tanıklarının isim ve adreslerini de vermiş olduğundan, tanıklar usulünce dinlenerek tüm deliller birlikte değerlendirilmeli, tarafların kusurları saptanmalı ve tazminat talepleri buna göre sonuca bağlanmalıdır.

4721 s. TÜRK MEDENİ KANUNU [Madde 166] 6100 s. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 194]

‘Taraflar arasındaki “boşanma” davalarının birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm; davacı-davalı (koca) tarafından, kusur belirlemesi ve kadın yararına hükmedilen maddi tazminat yönünden; davalı-davacı (kadın) tarafından da, kocanın boşanma davası, kusur belirlemesi, lehine hükmedilen maddi tazminatın miktarı ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okundu, gereği görüşülüp düşünüldü:

1-    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, koca tarafından açılan boşanma davasında Türk Medeni Kanununun 166/son maddesindeki sebebe dayanılmış olup, toplanan delillerle, daha önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra geçen üç yıllık süre zarfında ortak hayatın yeniden kurulamadığının gerçekleşmiş bulunmasına, bu sebeple kocanın boşanma davasının kabulünde bir isabetsizlik görülmemesine, davalı-davacı (kadın)’ın yoksulluk nafakası isteğinin de, asgari yaşam gereksinimlerini karşılamaya yeterli, düzenli ve sürekli gelirinin bulunması sebebiyle reddedilmiş bulunmasına göre, davalı-davacı (kadın)’ın bu yönlere ilişkin temyiz itirazları ile aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-   Mahkemece, davalı-davacı (kadın)’ın gösterdiği deliller toplanmadan sonuca gidilmiş, delillerin toplanmamasının gerekçesi olarak; verilen kesin süre zarfında davalı-davacı (kadın) vekilinin, tanıklarını hangi vakıalar için dinletmek istediğine ilişkin açıklamada bulunmamış olması gösterilmiştir.

Davalı, birleştirilen boşanma davasına ilişkin 27.1.2012 tarihli dava dilekçesinde; boşanma sebebi olarak iddiasını dayandırdığı vakıaları göstermiş, iddia edilen vakıaların hangi delillerle ispat edileceğini de aynı dilekçesinde belirtmiştir. Vakıa olarak karşı tarafın sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığına, fiziki şiddet uyguladığına ve birlik görevlerini yerine getirmemiş olmasına dayanmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 194. maddesi gereğince, taraflar dayandıkları vakıaları ispata elverişli olacak şekilde somutlaştırmalılar ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur. Maddede sözü edilen somutlaştırma yükünün amacı, mahkemenin uyuşmazlığı doğru saptayıp, yargılamayı doğru ve sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi ve makul sürede sonuçlandırmasını sağlamaktır. Somutlaştırma yükü, dava açılırken veya cevap dilekçesi verilirken iddia ve savunmanın dayandırıldığı vakıaların ve hangi vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin belirtilmemiş olması halinde söz konusudur. Vakıalar belirli ve hangi delillerle ispat edileceği belirtilmiş ise, artık somutlaştırma yükümlülüğüne ihtiyaç yoktur. Davalı-davacı (kadın) birleştirilen boşanma davasında; iddiasını dayandırdığı vakıaları göstermiş ve bu vakıaları hangi delillerle kanıtlayacağının da, diğer bir ifade ile dayandığı delilleri belirtmiş, ön inceleme duruşmasından önce de (09.05.2012 tarihinde) tanıklarının isim ve adreslerini gösteren listeyi mahkemeye vermiştir. Bu durumda gösterilen tanıkların, dava dilekçesinde yer alan vakıalar konusunda dinletilmek istendiği açıktır. Hal böyleyken davalı-davacı (kadın) vekilinden, gerekmediği halde, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 194. maddesi gereğince “hangi tanığın hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini belirtmesinin” istenmesi ve bu yönde açıklamada bulunması için süre verilmesi hukuki sonuç doğurmaz. Bu bakımdan, davalı- davacı (kadın) vekilinin gösterdiği tanıklar usulünce dinlenmeli ve tüm delilleri birlikte değerlendirilerek tarafların kusurları saptanmalı ve tazminat talepleri buna göre sonuca bağlanmalıdır. Bu yapılmadan tazminatlar hakkında eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple (BOZULMASINA), bozma sebebine göre, davalı-davacı (kadın)’ın maddi tazminatın miktarına ve manevi tazminata ilişkin temyiz itirazları ile davacı-davalı (koca)’nın kusura ve kadın lehine hükmolunan maddi tazminata ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında ve incelenmeyen yönler haricindeki temyize konu bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple (ONANMASINA), temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.05.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava 26.10.2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın yürürlüğe girmesinden sonra açılmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 194/2. maddesi “… tarafların dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur…” hükmünü içermektedir. Bu hüküm, dava temeli olarak bildirilen vakıalar ile bu vakıaların ispatı için gösterilen deliller arasındaki bağlantı bakımından “somutlaştırma yükü”nü açıklamaktadır. Kanunda, somutlaştırmanın zorunlu olduğu belirtilmekle birlikte, yaptırımı gösterilmemiştir. Açılmış bir davaya, usul hukuku hükümlerini uygulamak suretiyle, uyuşmazlığı çözüp, karara bağlamak hakimin görevidir. Bu bakımdan; hakim, bir davada somutlaştırma yükünün gereğini yerine getirmediği zaman, kendi kendine uyuşmazlığın çözümünü, temyiz denetimi yapılmasını güçleştirmiş ve aynı zamanda yargılamanın makul sürede bitirilmesine özen göstermemiş duruma düşebilir. Zira, böyle bir durumda; tüm delillerle, tüm vakıaların kanıtlanmak istenildiği sonucu ortaya çıkacaktır. Açıklanan sakıncaları önlemek isteyen hakimin, somutlaştırma yükünün gereğini yapması, kanunun kendine tanıdığı yetkiyi kullanarak, somutlaştırma konusunda ilgili tarafa kesin süre vermesi, kesin süreye uyulmadığı takdirde yaptırımını da bildirmesi gerekir. Hakim somutlaştırma için davalı-davacı kadın vekiline iki haftalık süre vermiş, uyulmadığı takdirde de gösterdiği tanıkların dinlenmeyeceğini bildirmiştir. Davacı vekili, verilen sürede somutlaştırma yükünün gereğini yerine getirmemiştir. Hakimin somutlaştırma yükü konusunda yaptırım koyma yetkisinin bulunmadığını kabul etmek; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 194/2. maddesinin varlığını anlamsız kılacağı gibi, hakimin elini kolunu bağlamak sonucunu da doğuracaktır. Kuşkusuz hakim bu yaptırım yetkisini kullanırken; adil yargılanma hukuku kapsamındaki “hukuki dinlenilme hakkı”nı ihlal etmemelidir. Bu nedenle; davanın niteliği, bildiren vakıalar ve gösterilen deliller göz önüne alındığında; somutlaştırma yükü için süre verilmesinde usul hukuku bakımından somut bir yararı yoksa; süre verilmesi sonuç doğurmayacaktır. Somut davada; davalı-davacı kadın, kocanın kusuruna ilişkin olarak, onun “sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı””fiziki şiddet uyguladığı” ve “birlik görevlerini yerine getirmediği” vakıasına dayanmış; bunları kanıtlama için de dört tanık göstermiştir. Birden fazla vakıa ve birden fazla tanık olduğuna göre, hakimin somutlaştırma konusunda ilgili tarafa kesin süre vermesi, kesin sürede somutlaştırma yapılmadığında ise, kesin sürede bildirdiği yaptırımı uygulayıp davalı-davacı kadın tanıklarını dinlememesi usul ve yasaya uygundur.

Açıkladığım nedenlerle, değerli çoğunluğun kararın (2.) bendindeki bozma kararına katılmıyorum. Hükmün onanması gerektiğini düşünüyorum.

Üye İrfan Okur

Benzer Yazılar:

Yorum yapın