Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetliği

Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetliği

 

T.C.

YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ

E. 2013/2433

K. 2013/5695

T. 15.4.2013

• KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİ ( Tapu İptali ve Tescil – Açılan Davanın Kadastro Mahkemesi’nde Bulunan Davaya Katılma İsteği Niteliğinde Olduğu/Görevsizlik Kararı Verilerek Dosyanın Kadastro Mahkemesine Gönderilmesi Gerektiği )

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetliği – Görevsizlik Kararı Verilerek Dosyanın Kadastro Mahkemesine Gönderilmesi Gerektiği )

• GÖREV ( Kadastro Mahkemelerine Dava Açıldıktan Sonra Tespitten Önceki Haklara Dayanılarak Asli Müdahil Olarak Katılanların İddialarına Dair Uyuşmazlıkların” da Kadastro Mahkemesi’nde Bakılacağı )

• KADASTRO MAHKEMESİ ( Kazandırıcı Zamanaşımı Zilyetliği/Tapu İptali ve Tescil – Kadastro Mahkemelerine Dava Açıldıktan Sonra Tespitten Önceki Haklara Dayanılarak Asli Müdahil Olarak Katılanların İddialarına Dair Uyuşmazlıkların” da Kadastro Mahkemesi’nde Bakılacağı )

4721/m.713/1

3402/m.14,26/D,30/2

ÖZET : Dava, kazanmayı sağlayan kadastro öncesi zilyetlik nedenine dayalı olarak MK’nun 713/1 ve 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. Kural olarak bu tür davaların Genel Mahkemelerde görülmesi gerekmektedir. Ne var ki, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 26/D bendinde; “Kadastro Mahkemelerine dava açıldıktan sonra, tespitten önceki haklara dayanılarak asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkların” da Kadastro Mahkemesi’nde bakılacağı açıklanmıştır. Bu durum karşısında davacı tarafın açmış olduğu eldeki bu davanın anılan madde hükmü uyarınca Kadastro Mahkemesi’nde bulunan davaya katılma isteği niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.

Ne var ki, Mahkemece, eldeki dava bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 26/D bendi gereğince görevsizlik kararı verilerek dosyanın Kadastro Mahkemesine gönderilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulmuş bulunması doğru değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30/2. fıkrası uyarınca gerçek hak sahiplerini ancak Kadastro Mahkemesi belirler. Bu nedenle Kadastro Mahkemesi’nde açılan dava ile birlikte tüm istekler değerlendirilerek gerçek hak sahibinin belirlenip sonuçlandırılması gerekmektedir.

DAVA : H. D. ve müşterekleri ile N. E. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Mazıdağı Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 11.01.2012 gün ve 12/5 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacılar vekili dava dilekçesinde, Mazıdağı İlçesi Yetkinler Köyü 107 ada 1, 3, 4, 7, 9, 12, 13, 14, 15, 17, 18 ve 19/a parsel sayılı taşınmazların 1950 yılından beri eklemeli olarak vekil edenlerinin zilyetlik ve tasarrufunda olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında sehven davalılar adına tespit ve tapuya tescil edildiğini açıklayarak, dava konusu taşınmazların kayıtlarının iptali ile davacılar adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar vekili yargılama oturumunda, aynı yerlerle ilgili daha önce dava görüldüğünü belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, aynı konuda açılan davanın derdest olduğu gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi üzerine, hüküm; davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kazanmayı sağlayan kadastro öncesi zilyetlik nedenine dayalı olarak MK’nun 713/1 ve 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.

Mahkemece, Mazıdağı Asliye Hukuk Mahkemesi’nde aynı taşınmazlar hakkında 2009/3 Esas, 2011/65 Karar sayılı dosyada görülen davanın henüz kesinleşmeyip, derdest olması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş ise de; Mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmazlardan 9 parsel dışındakilerin 12.01.2009 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında senetsizden davalılar adına tespit edildiği, kadastro tutanaklarının 26.06.2009 tarihinde kesinleştiği, 107 ada 9 parsel sayılı taşınmaz hakkında ise; Kadastro Mahkemesi’nin 2008/46 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığından kadastro tutanağının Kadastro Mahkemesine gönderildiği ve tutanağın kesinleşmediği anlaşılmaktadır.

Mahkemece, derdest kabul edilen ve eksikten getirtilerek incelenen Mazıdağı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/3 Esas, 2011/65 Karar sayılı dosyasında davacı S. B. tarafından Hazine ve Yetkinler Köy Tüzel Kişiliğine karşı sınırları dilekçede belirtilen taşınmazlarla ilgili tescil davası açıldığı, A. S., H. S. ve H. S. vekilleri aracılığıyla davaya fer’i müdahil olarak katıldığı, Mahkemece pasif taraf sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle davalı Hazine ve ispat edilemediğinden bahisle müdahiller yönünden davanın reddine karar verildiği, kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairece 21.09.2012 tarih 2012/802-7803 Esas ve Karar sayılı ilamıyla “…Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, Mahkemenin yazılı görüşüne katılma imkanı bulunmamaktadır. Şöyle ki; uyuşmazlık konusu taşınmazlar hakkında, davanın harcı yatırılarak açıldığı 09.01.2009 tarihinden sonra ve karar verilmeden önce 12.01.2009 tarihinde kadastro tutanaklarının düzenlendiği, nizalı taşınmazların; 107 ada 1, 3, 4, 7, 9, 12, 13, 14, 15, 17, 18 ve 19 parsel numaralarını aldığı ve 107 ada 9 sayılı parsel tutanağı dışında anılan parsellerin tutanaklarının 26.06.2009 tarihinde kesinleştiği, 107 ada 9 parsel sayılı taşınmaz hakkında ise Kadastro Mahkemesine dava açıldığından kadastro tutanağının Kadastro Mahkemesine gönderildiği ve tutanağın kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Kadastro tespitlerinden önce Genel Mahkemede açılan davanın kadastro tespitine itiraz niteliğinde olduğunun, 107 ada 1, 3, 4, 7, 12, 13, 14, 15, 17, 18 ve 19 parsellere ait kadastro tutanaklarının zuhulen kesinleştirildiğinin kabulü gerekir. Dava, hala derdest bulunmaktadır. Nitekim, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 27/1. maddesi hükmüne göre, “Mahalli Hukuk Mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mallara ilişkin davalar hakkında o taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona erer ve davalara ait dosyalar Kadastro Mahkemesine re’sen devrolunur” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 26/son maddesi hükmüne göre de, “Kadastro Mahkemesi’nin yetkisi her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği günde başlar”. Görev kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden gözetilir. Tutanakların malik hanesi 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca ancak Kadastro Mahkemesi’nce doldurulur. Mahkemece açıklanan kanun ve yönetmelik hükümleri uyarınca; mülkiyet uyuşmazlığı hakkında görevsizlik kararı verilmek suretiyle dava dosyasının görevli Mazıdağı Kadastro Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozmaya sevk edildiği, Mahkemece 28.11.2012 tarih 2012/130-196 Esas ve Karar sayılı ilamıyla Kadastro Mahkemesine görevsizlik kararı verildiği, kararın 10.01.2013 tarihinde kesinleşmesiyle dosyanın Kadastro Mahkemesi’nin 2013/1 Esasına kaydedildiği, davanın derdest olduğu görülmüştür.

Uyuşmazlık konusu taşınmazların kadastro tutanaklarının 26.05.2009 – 26.06.2009 tarihleri arasında askı ilanına çıkartıldıkları, askı ilan süresinden önce bu parseller hakkında az yukarıda açıklandığı gibi davacı S. D. tarafından tescil davası açıldığı, ayrıca 9 parsel hakkında 2008/46 Esas sayılı dosyada dava bulunduğu,buna karşılık eldeki davanın ise askı ilan tarihinden sonra 09.03.2011 tarihinde harç yatırmak suretiyle Genel Mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır. Kural olarak bu tür davaların Genel Mahkemelerde görülmesi gerekmektedir. Ne var ki, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 26/D bendinde; “Kadastro Mahkemelerine dava açıldıktan sonra, tespitten önceki haklara dayanılarak asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkların” da Kadastro Mahkemesi’nde bakılacağı açıklanmıştır. Bu durum karşısında davacı tarafın açmış olduğu eldeki bu davanın anılan madde hükmü uyarınca Kadastro Mahkemesi’nde bulunan davaya katılma isteği niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.

Ne var ki, Mahkemece, eldeki dava bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 26/D bendi gereğince görevsizlik kararı verilerek dosyanın Kadastro Mahkemesine gönderilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulmuş bulunması doğru değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30/2. fıkrası uyarınca gerçek hak sahiplerini ancak Kadastro Mahkemesi belirler. Bu nedenle Kadastro Mahkemesi’nde açılan dava ile birlikte tüm istekler değerlendirilerek gerçek hak sahibinin belirlenip sonuçlandırılması gerekmektedir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK7nun 388/4. ( HMK. m.297/ç ) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 15.04.2013 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Benzer Yazılar:

Yorum yapın