Ortak Taşınmaza Bina Yapılması

Ortak Taşınmaza Bina Yapılması

       avukat

                   T.C.

       YARGITAY

Üçüncü Hukuk Dairesi

E.2012/22537

K.2013/2399

T.18.02.2013

ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİ

PAYLI MÜLKİYET

VEKALETSİZ İŞ GÖRME

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME

ORTAK TAŞINMAZA BİNA YAPILMASI

ZAMANAŞIMI

Özet: Tarafların elbirliği halinde mülkiyet hükümlerine göre ortak bulundukları taşınmaz ile paylı mülkiyet hükümlerine göre paydaş bulundukları taşınmazların taraflara intikal ettiği sırada davacı hafriyat çalışması yaptırdığını ileri sürmüştür. Bu çalışmaların taşınmaz maliklerinin menfaatine mi, yoksa davacı tarafın kendi menfaatine mi olduğu yapılan giderlerin zorunlu gider olup olmadığı belirlenerek istem hakkında vekaletsiz iş görme hükümlerindeki 10 yıllık zamanaşımının mı, sebepsiz zenginleşmeye ilişkin 1 yıllık zamanaşımının mı uygulanacağı değerlendirilmelidir.

Davacı, hafriyat çalışmasından sonra taşınmazda yapılar inşa ettirdiğini ileri sürmüş olup, tarafların ortak ve paydaş olduğu taşınmazlar üzerindeki yapılar arzın bütünleyici parçası haline geleceğinden, o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Taşınmazlardaki mülkiyet durumu devam ettiği sürece diğer paydaşların mal varlıklarında zenginleşme meydana gelmeyeceğinden zamanaşımı süresi de işlemeye başlamayacaktır.

6100 s. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 33]

1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU ( MÜLGA ) [Madde 76]

818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 414]

6098 s. TÜRK BORÇLAR KANUNU [Madde 530]

4721 s. TÜRK MEDENİ KANUNU [Madde 684]

Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile kardeşi davalıya miras yoluyla intikal eden arsa vasfındaki iki adet taşınmazın üzerlerinin moloz ve çöplerle kaplı bulunduğunu, müvekkilinin bu moloz ve çöpleri yaptırdığı hafriyat çalışması ile kaldırdığını, akabinde taşınmazlar üzerinde yapılar inşa ettirerek şimdiki haline getirdiğini, taşınmazlarda var olan iki dükkândan bir tanesinin müvekkili ile dava dışı kardeşinin tasarrufunda bulunduğunu, diğer dükkân ile otoparkın ise davalı tarafından kullanıldığını, ancak davalının taşınmazlar için yapılan bu giderlerden payına düşeni ödemediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin taşınmazlar için yaptığı giderlerden davalının payına düşen 10.000 TL nin tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu taşınmazlardaki dükkanlar ile otoparkın davacı tarafından kiraya verildiğini, ancak davacının müvekkilinin payına düşen kira gelirini ödemekten kaçındığını, bu nedenle müvekkili tarafından açılan ecrimisil istemli davada da aynı iddiaları dile getiren davacının bu iddiasını ispatlayamadığını, öte yandan davada davacının haklı olduğu kabul edilse bile davanın zamanaşımına uğradığını savunarak; davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece;davaya konu çalışmalarını 2006 yılında sonlandıran davacının bu esnada sebepsiz zenginleşen kişiyi ve zenginleşme miktarını bildiği, öte yandan taraflar arasında davalı tarafın 19.04.2005 tarihinde açmış bulunduğu ecrimisil davası nedeni ile uyuşmazlık bulunduğu, ancak davacının payına düşen giderleri ödemesi için davalı taraftan dava tarihine kadar bir talepte bulunmaması nedeniyle davanın zamanaşımına uğradığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusunu oluşturan istemin zamanaşımına uğrayıp uğramadığının belirlenmesinde doğru bir sonuca ulaşılabilmek için, dava olgularını iyice saptamak ve hukuksal yönden doğru olarak nitelemek gerekir. Öyle ki bir davanın dayanağı olguların hukuksal açıdan nitelenmesi ve uygulanacak yasa hükümlerinin belirlenmesi, hâkime yükletilmiş bir görevdir (HUMK. md. 76, HMK. md. 33).

Davada, tarafların elbirliği halinde mülkiyet hükümlerine göre ortak bulundukları 2 parsel sayılı taşınmaz ile yine tarafların paylı mülkiyet hükümlerine göre paydaş bulundukları 3 parsel sayılı taşınmazda davacı tarafça gerçekleştirildiği ileri sürülen giderler için davalı taraftan giderim isteminde bulunulmuştur. Bu durumda, dava konusu taşınmazlarda yapıldığı bildirilen çalışmaların ayrı ayrı incelenmesi uyuşmazlığın çözümü için zorunludur.

Davacı taraf, taşınmazların taraflara intikal ettiği sırada üzerlerinin moloz ve çöplerle kaplı bulunduğunu, bu nedenle taşınmazları kaplayan moloz ve çöp yığınının kaldırılması için hafriyat çalışması yaptırdığını ileri sürmüştür. Şu durumda, öncelikle davacı tarafın yapmış olduğu bu çalışmanın taşınmaz maliklerinin menfaatine mi yoksa davacı tarafın kendi menfaatine mi olduğunun, diğer bir anlatımla taşınmaz için yapılan bu giderlerin zorunlu gider olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Ancak böyle bir saptamadan sonra istem hakkında vekâletsiz iş görme (BK. md. 414, TBK. md. 530) hükümlerinin (ve 10 yıllık zamanaşımı süresinin) mi yoksa sebepsiz zenginleşme hükümlerinin (ve 1 yıllık zamanaşımı süresinin) uygulanması gerektiği yönünde bir değerlendirme yapılabilecektir. Mahkemece; hafriyat gideri ile ilgili istem hakkında açıklandığı üzere araştırma yapılmadan, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Öte yandan, davacı taraf hafriyat çalışmasından sonra taşınmazda yapılar inşa ettirdiğini ileri sürmüştür. Bu itibarla, tarafların ortak ve paydaş olduğu taşınmazlar üzerindeki yapılar, TMK’nın 684. maddesi uyarınca üzerinde bulunduğu arzın bütünleyici parçası haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Bunun sonucunda da, taşınmazlardaki bu mülkiyet durumu devam ettiği sürece diğer paydaşların mal varlıklarında bir fazlalık (zenginleşme) meydana gelmeyeceğinden zamanaşımı süresi de işlemeye başlamayacaktır. O halde mahkemece, taşınmazlar üzerindeki yapıların davacı tarafından yaptırıldığı yönündeki iddianın araştırılması ve sonucuna göre davanın esası hakkında bir hüküm verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile bu istemin de zamanaşımı nedeniyle reddi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Benzer Yazılar:

Yorum yapın