Nedensellik Bağı | Sorumluluk

Nedensellik Bağı | Sorumluluk

T.C.

YARGITAY

3. CEZA DAİRESİ

E. 2010/6651

K. 2012/32108

T. 1.10.2012

• SÜBJEKTİF SORUMLULUK (Mağdurdaki Kalp Rahatsızlığının Önceden Bilinmemesi Halinde Basit Taksirle Yaralama Suçundan TCK’nın 89/1-2. Md.siyle Bilinmesi Halinde İse Bilinçli Taksirle Yaralamadan TCK’nın 89/1-2, 22/3. Md. ile Cezalandırılması Gerektiği )

• NEDENSELLİK BAĞI (Sanığın Müştekiye Eliyle Kasten Vurup Harici Lezyon Bırakmayacak Şekilde TCK’nın 86/2. Md. Kapsamında Yaralaması Sonucunda Gerçekleşen Ağır ve Başka Netice Bakımından Olası Kastla Hareket Ettiğinden Söz Edilemeyeceği )

• OBJEKTİF ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK (Mağdurun Yaşı Gözetildiğinde Kalp Krizi Geçirebileceğinin Objektif Olarak Öngörülebildiği ve Fakat Mağdurdaki Kalp Rahatsızlığının Önceden Bilinmemesi Halinde Basit Taksirle Yaralama Suçundan TCK’nın 89/1-2. Md. İle Bilinmesi Halinde İse Bilinçli Taksirle Yaralamadan Cezalandırılacağı )

• OLASI KAST/BİLİNÇLİ TAKSİR (Mağdurdaki Kalp Rahatsızlığının Önceden Bilinmemesi Halinde Basit Taksirle Yaralama Suçundan TCK’nın 89/1-2. Md. İle Bilinmesi Halinde İse Bilinçli Taksirle Yaralamadan Cezalandırılacağı )

5237/m.21, 22/3, 23, 89/1-2

ÖZET : Sanığın müştekiye eliyle kasten vurup harici lezyon bırakmayacak şekilde TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında yaralaması sonucunda gerçekleşen ağır ve başka netice (kalp krizi sonucu yaşamın tehlikeye girmesi )bakımından olası kastla hareket ettiğinden söz etmenin mümkün bulunmadığı, ancak mağdurun yaşı da gözetildiğinde kalp krizi geçirebileceğinin objektif olarak öngörülebildiği ve fakat mağdurdaki kalp rahatsızlığının önceden bilinmemesi halinde basit taksirle yaralama suçundan TCK’nın 89/1-2. maddesiyle, bilinmesi halinde ise bilinçli taksirle yaralamadan TCK’nın 89/1-2, 22/3. maddeleriyle cezalandırılması gerektiği gözetilmelidir.

DAVA : Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine,

Ancak;

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda sübjektif sorumluluk esası kabul edilmiş olup, “netice sebebiyle ağırlaşmış suç başlıklı” TCK’nın 23. maddesinde bu durum “bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklinde açıklanmıştır.

Failin, kastedilenden daha ağır ve başka bir neticenin gerçekleşebileceğini öngördüğü, buna rağmen eylemine devam ederek sonlandırdığı durumda, olası kastla hareket ettiğini kabul ederek gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan dolayı doğrudan sorumluluğu cihetine gidilecektir. Ancak böyle bir kastın bulunmadığı, kast-taksir kombinasyonunun bulunduğu, temel suç tipinin kasıtlı, ağır ve başka neticenin ise taksirli olduğu durumda failin sorumluluğunu belirleyebilmek açısından, kasten işlenen temel suç ile ağır netice arasında öncelikle illiyet bağının varlığı aranacaktır. Nedensellik bağı meydana gelen netice açısından varlığı zorunlu ise de tek başına yeterli olmayıp neticenin ayrıca faile yüklenip yüklenmeyeceği değerlendirilmelidir. Bu kapsamda ağır neticenin objektif olarak faile yüklenebilir olması için, bu ağır ve başka neticenin temel suç tipinin işlenmesine bağlı, ona bitişik, ona özgü olan özel tehlikenin gerçekleşmesi ve doğrudan sonucu olması halinde mümkündür. Örneğin göze yapılan darbe sonucu görme kaybına neden olunması halinde failin görme kaybının gerçekleşebileceğini öngördüğü kabul edilerek gerçekleşen ağır sonuçtan sorumlu tutulacaktır. Ancak failin gerçekleşen ağır ve başka netice bakımından olası kastı olmamakla birlikte, bu ağır ve başka neticenin gerçekleşebileceğini öngörebildiği halde, failin bu netice bakımından sorumlu tutulabilmesi için en azından taksiri aranacaktır. Taksirle sorumluluk bakımından neticenin objektif olarak öngörülebilir olması yeterlidir.

Genel nitelikteki bu açıklamalardan sonra somut olayımızı ele alacak olursak; müşteki Bektaş ile oğlu Erdinç arasında mülkiyeti ihtilaflı bulunan binanın satışı için oğul Erdinç’in binada kendisinin kiracısı olan sanığı telefonla arayarak satılık ilanı asmasını istediği, sanık tarafından asılan satış ilanını oradan geçmekte olan müşteki Bektaş’ın gördüğü, sanığın yanına gelerek bu ilanının kaldırılmasını istediği ve devamında ilanı kaldırmak için hamle yaptığı, bu sırada buna engel olmak isteyen sanığın müştekiyi çekiştirip eliyle vurması sonucu müştekinin kalp krizi geçirdiğinden D… S… E… Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldığı, bu hastane tarafından düzenlenen epikriz belgesinde daha önceden bilinen kardiak bir anamnezi ve vücudunda harici bir lezyonun bulunmadığının belirtildiği, sonrasında Adli Tıp Kurumu İkinci İhtisas Dairesi tarafından tanzim olunan 18.07.2007 tarihli raporda ise “olay öncesinde kişide kronik kalp damar hastalığının bulunduğu, kişinin olay günü maruz kaldığı olayın efor ve stresiyle kendinde mevcut kronik kalp damar hastalığının akut hale geçerek miyokard infarktüsü geçirmesine neden olduğu, dolayısı ile olayla miyokard infarktüsü arasında illiyet bağı bulunduğu” açıklanmış olup, mahkemece Adli Tıp Kurumu İkinci İhtisas Dairesi’nin raporunda belirtilen illiyet bağı sanığın gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan sorumlu tutulması için yeterli kabul edilerek TCK 87/1-d maddesinden cezalandırılması yoluna gidilmiştir.

Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olayı değerlendirecek olursak; olay günü sanığın müştekiye eliyle kasten vurup harici lezyon bırakmayacak şekilde TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında yaralaması sonucunda gerçekleşen ağır ve başka netice (kalp krizi sonucu yaşamın tehlikeye girmesi )bakımından olası kastla hareket ettiğinden söz etmenin mümkün bulunmadığı, ancak mağdurun yaşı da gözetildiğinde kalp krizi geçirebileceğinin objektif olarak öngörebildiği halde sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak eliyle kasten vurması sonucu buna bağlı, buna özgü ve beklenen bir tehlikenin değil çok daha farklı gerçekleşen ağır ve başka sonuç doğuran bu olayla ilgili olarak en azından taksirle hareket ettiği kabul edilerek, mağdurdaki kalp rahatsızlığının önceden sanık tarafından bilinip bilinmediği araştırılıp bilmediğinin anlaşılması durumunda sanığın basit taksirle yaralama suçundan TCK’nın 89/1-2. maddesiyle, bilmesi halinde bilinçli taksirle yaralamadan TCK’nın 89/1-2, 22/3. maddeleriyle cezalandırılması cihetine gidilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA ), 01.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Benzer Yazılar:

Yorum yapın